Kuran'daki Bedir Savaşı - Allah'ın Bilgisi


Kader konusunu kavrayabilmek için Bedir savaşını anlamak çok önemli. Allah ayetlerde herkesi imtihanlardan geçireceğini söylüyor. Bunu herkes biliyor zaten ama bilmediğimiz daha doğrusu bize yanlış anlatılan Allah sabredenleri öğrenmek için imtihan yaptığını söylüyor. Alttaki ayetler peygamberimizi ve müminleri Mekkeden çıkaran müşriklere karşı yapılacak savaşla yani Bedir Savaşı'yla ilgili. Göstermek istediğim on altıncı ayet.

Tevbe
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

13. Antlarını bozan ve Elçiyi yurdundan çıkarmaya kararlı olan bir toplulukla savaşmayacak mısınız? Hâlbuki sizden önce savaşı başlatan onlardır. Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer inanıp güvenmiş kimselerseniz bilin ki Allah, kendisinden korkmanıza daha layıktır.

14. Onlarla savaşın ki sizin ellerinizle Allah onlara azap etsin, onları parçalasın, size zafer versin ve inanıp güvenenler topluluğunun içini rahatlatsın.

15. Bir de onların kalplerindeki öfkeyi gidersin ve gerekeni yapanın tevbesini kabul etsin. Allah bilir, doğru kararlar verir.

16. Siz ne zannediyorsunuz? Allah içinizden mücadele (cihad)[*] edenleri bilmeden, Allah’tan, Elçisi’nden ve inanıp güvenenlerden başkasını yakın dost(veli) edinmeyenleri bilmeden,sizi rahat mı bırakacak sanıyorsunuz? Allah, yaptıklarınızın içyüzünü bilir.

[*] Cihad mücadele demektir. Savaş mücadelelerden bir mücadeledir. Kelime anlamı olarak cihad savaşma anlamının ötesinde ömrü boyunca seçim yapmak veya fedakarlık yapmak zorunda kalınan her konuda Allah’ın emir ve yasaklarını tercih etmektir.

On altıncı ayette görüldüğü üzere Allah sabredenleri bilmeden, öğrenmeden cennete giremeyeceğiz. Peygamberimizin de buna benzer hadisi var.

Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Dünya tatlıdır ve manzarası hoştur. Şüphesiz ki Allah dünyanın idaresini size verecek ve nasıl davranacağınıza, ne gibi işler yapacağınıza bakacaktır. O halde dünyadan sakının ve kadınlardan korunun. ” Müslim, Zikr 99

Peygamberimiz Allah bize mal mülk iktidar verip ne yapacağımıza bakacağını söylemiş. Hem ayet hem hadis çok açık bir şekilde Allah'ın imtihan sonuçlarını daha önceden bilmediğini, imtihanları sabredenleri, cihad edenleri öğrenmek için yaptığını gösteriyor. Bunu ilk defa duyan "böyle şey mi olur" diyor. Nasıl olduğunun örneklerini göstereceğim.

Bu ayeti ve bunun gibi diğer ayetleri "bilmeden" diye değil de "ortaya çıkarmadan" diye şöyle tercüme ediyorlar; "Allah sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi zannediyorsunuz." Buna ayeti çarpıtmak denir. Allah sabredenleri bilmiyor diyemedikleri için ayeti çarpıtıyorlar. Çok kısa ayet neden "bilmeden" anlamına geliyor bundan bahsedip, Allah her şeyi, gaybı bilir ayetleri ne demek, kıble'yi Beyt-i Makdis'ten Kabe'ye çevirerek yahudileri geçirdiği imtihandan ve Adem'in olduğu imtihandan bahsedip Bedir Savaşı'nı yazacağım. Göreceksin bütün bu imtihanlarda Allah imtihan ettiği insanların ne yapacağını önceden bilmiyor. Öğrenmek için imtihan yapıyor.

Arapça'da ki Cehdi Müstağrak

Tevbe on altıncı ayeti Suat Yıldırım'ın mealinden yazayım açıklamadaki lemma ya'lem ifadesine dikkat et. Suat Yıldırım diğer herkes gibi açıkça ayeti gizlemiş.

Tevbe
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

16. Yoksa siz, Allah sizden mücahede edenlerle Allah'tan, Resulünden ve müminlerden başkasını sırdaş edinmeyenleri iyice ortaya çıkarmadan, kendi halinize bırakılacağınızı mı zannettiniz? Halbuki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

Âyetteki "ve lemmâ ya'lem" tabirinden maksat: "Allah sizden mücahede edenler ve müminler dışında sırdaş edinmeme imtihanını kazanacak halis müminleri ortaya çıkarmadan sizi kendi halinize bırakmaz." demektir.

Burada söz konusu kelime koyu yazdığım kelime. Bu ifadeyi Arapça gramer açısından cehdi mustağraktır. Açıklama aşağıda.

Fiili muzari cehdi mutlak : Geçmiş zamanda bir fiilin yapılmadığına delaet eder.

Fiili muzari cehdi müstağrak : Konuşan kişinin konuşma anına kadar devam etmesi ile geçmiş zamanda bir fiilin yapılmadığına delalet eden fiildir.(Cehdi müstağrakın cehdi mutlaktan bir başka farkı ise kendisinde ümit,beklenti manası olmasıdır.”henüz yardım etmedi,edebilir”gibi.)

Tevbe 16 da geçen “Allah içinizden cihat edeni Allah bilinceye kadar” ifadesindeki ki “bilinceye kadar” fiili cehdi müstağraktır. Bu dünya hayatı bir imtihan olduğunu için fiilin yapısı gereği Allah daha önceden bu imtihanın sonucunu bilmediğini söylüyor. Bu benim iddiam değil. Allah bu konudaki bütün ayetleri bu kalıpta indirmiş. Örnek diğer ayetler.

Muhammed
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

31. Yemin olsun, içinizden gayret gösterip didinenlerle sabredenleri bilinceye kadar, sizi belalarla imtihan edeceğiz. Haberlerinizi de eleyip tarayacağız.

Diğeri Ali İmran 142. ayet, bunda da Süleyman Ateş'in mealini göstereceğim.

Ali İmran
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

142. Yoksa siz, Allâh, içinizden cihâd edenleri (sınayıp) bilmeden, sabredenleri (sınayıp) bilmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?

Ayete geçen bilinceye kadar, bilmeden diye çevrilen "lemma ya’lemillah" ifadesi "a-li-me" kökünden gelen "yalema" kelimesinin bilmek dışında bir manası yoktur. "lemma" kelimesi Arapça'da "cehd-i müstağrak"tır. Arapça gramerde cehd-i müstağrak, "bilinceye kadar" ifadesi daha önce bilmedi bundan sonra bilebilir demek demektir. Yani Allah ayette belirttiği sabredenleri, gayret gösterenleri imtihan etmeden önce bilmiyordu demek oluyor. İmtihan yapıyor ki sabredenleri bilsin diye. Allah'ın bizi özgür iradeyle yarattığının, kimseyi ezelde cennetlik ya da cehennemlik yazmadığının en büyük delilidir bu ayetler. Allah sabredenleri nasıl öğrenecek? Ayette dediği gibi imtihan yaptığında bizim davranışlarımıza, hareketlerimize bakarak görecek.

"Allah Her Şeyi Bilir" Ne Demek?

Bu konuda itiraz edenlerin aklına "Allah her şeyi bilir" ve "Allah gaybı bilir" ayetleri geliyor. Arapçada "şey" var olana denir. Kasas 88. ayet şöyle; Allah dışında her şey yok olacaktır. Bu ayete göre Allah da şey’dir; onun farkı, yok olmamasıdır. Onun dışında ne kadar şey varsa yok olacaktır. Olmayanın yok olmasından söz edilemeyeceği için var olandan başkasına şey denemez. Ayetlerden bir kaç örnek yazayım. Allah onların gizlediklerini de bilir, açığa vurduklarını da! (Bakara 77), Ne tür bir harcama yapsanız ne gibi bir adakta bulunsanız, onu Allah bilir. (Bakara 270), Allah kimlerin bozguncu olduğunu bilir. (Al-i İmran 63), Allah, kendisinden çekinerek korunanları bilir. (Al-i İmran 115), Onların kalplerinde olanı Allah bilir (Nisa 63), Sırrınızı da bilir açıkladığınızı da. Bütün kazandıklarınızı bilir. (Enam 3) Bunun gibi bütün ayetlerde Allah ya geçmişte olanları ya da şu an mevcut olan şeyleri bildiğini söylüyor. Gayb meselesi de böyle.

"Allah Gaybı Bilir" Ne Demek?

Duyu organların erişemeyeceği veya kişinin bilmediği şeylere gayb denir. Cinlerin gaybı bilmediği Süleyman peygamberin ölüm şekliyle görüldü; Süleyman’ın ölümünü gerçekleştirdiğimizde, düşmesini engelleyen şeyi (minsee), kemiren bir kara hayvanı , onun öldüğünü ortaya çıkardı. Süleyman düşünce anlaşıldı ki, eğer cinler gaybı bileselerdi o aşağılayıcı azap içinde kalmayı sürdürmezlerdi. (Sebe 14) Cinlerin gözünün önündeki olay onlar için gaybtı ama Allah için değil. Aynısı bizim için de geçerli gökte ve yerde her şey gözümüzün önünde ama iç yüzünü bilemiyoruz ama Allah biliyor; Göklerin ve yerin bütün bilinmeyeni (gaybı) Allah’a aittir. Kıyamet saati göz açıp kapama kadardır, belki daha da yakındır. Allah her şeye bir ölçü koyar. (Nahl 77) Allah geçmişten verdiği haberlere de gayb diyor, mesela hz Meryem'i anlattığı ayetlerden sonra gelen ayet bu; İşte bu, sana vahiy yoluyla bildirdiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa Meryem'in bakımını kim üstlenecek diye kura çekerlerken yanlarında değildin. Aralarında tartışırlarken de yanlarında değildin. (Al-i İmran 44) Bunun gibi diğer gaybı anlatan ayetler hep mevcut olan veya geçmişte olmuş olayları anlatıyor. Ayetlerdeki gayb ve şey imtihanlarla ilgili değildir. Allah mevcut her şeyi bildiğini söylüyor ama aynı zamanda sabrendenleri ve cihad edenleri öğrenmek için imtihan yaptığını da söylüyor.

Allah Kıbleyi Beyt-i Makdis'ten Kabe'ye Neden Çevirdi?

Bu konu yarım yamalak olmasın diye bir soru sorup konuyu biraz baştan alacağım. Peygamberimiz neden bir süre Kudüs’teki Beytülmakdis’e doğru namaz kıldı? Neden Kudüs’ü kıble edindi? Gelenek bu sorular duygusal yaklaşıp “Yahudilerin gönlünü anlamak için böyle yaptı” diyor ama bu doğru değil. Hepimiz Allah katında dinin İslam olduğunu biliyoruz. Nuh aleyhisselamdan beri aynı şeriat var.

Şura
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

13. “Allah Nuh’a ne emretmişse onu, sizin için bu dinin kuralı (şeriat) yapmıştır. Sana vahyettiğimiz, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya emrettiğimiz şudur: “Bu dini ayakta tutun ve birbirinizden ayrı düşmeyin.” Senin çağırdığın şey müşriklere ağır gelir. Allah, bu dini tercih edeni kendi tarafına (yoluna) seçer ve O’na yöneleni doğruya yönlendirir.”

Nuh aleyhisselam ve Muhammed aleyhisselam arasındaki bütün peygamberler aynı şeriatı uygulamıştır. “Allah katında din tektir o da İslam’dır” bu demek. İslam 610 yılında Mekke’de başlayan bir din değildir. Dolayısıyla bütün ibadetler Nuh aleyhisselamdan beri var. Yahudilerde de Hristiyanlarda da beş vakit namaz var ama kılmıyorlar ya da gizli kılıyorlar o ayrı. Allah katında din tek olduğu için peygamberimiz namaz kılacağı zaman ilk başta Yahudilerin kıblesine yani Kudüs’e doğru namaz kıldı çünkü Allah henüz kıbleyi değiştirmemişti. Bunun bir amacı vardı. Konumuzla ilgili kısmı burası. Enam suresinde peygamberimizden önce Kitap verilen Nebiler sayılıp peşine alttaki ayetler geliyor. Allah peygamberimizden açıkça önceki peygamberlerin yoluna uymalarını istiyor çünkü Allah katında din tektir, İslam’dır da ondan.

Enam
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

89-90Bunlar, kendilerine kitap, hikmet ve nebilik verdiğimiz kimselerdir. Eğer şu insanlar bütün bunları görmezlik ederlerse, biz onları, görmezlik etmeyecek bir topluluğun korumasına bırakırız. Allah'ın kendilerine rehber (kitap) verdiği kimseler onlardır; sen de onların rehberine (kitaplarına) uy[*]. De ki "Ben yaptığım bu iş için sizden bir karşılık beklemiyorum. O, herkes için sadece bir öğüt ve doğru bilgidir, o kadar!"

Allah henüz kıbleyi Kudüs’ten Kâbe’ye çevirmediği için peygamberimiz üstteki ayet gereği bir süre Yahudilerin kıblesine doğru namaz kıldı. Kıblenin Beytülmakdis olması sonra değişmesi Yahudiler için imtihandı. Açıklamaya dikkat et.

Bakara
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

142. Bu insanlardan bazı akılsızlar[*] şöyle diyeceklerdir: “Bunları yöneldikleri kıbleden / Kudüs’ten çeviren nedir ki!” De ki: “Doğu da Allah’ındır, batı da! O, tercihini doğru yapanı doğru bir yola yöneltir.”

[*] “Akılsızlar” diye meal verdiğimiz es-süfehâ Bakara 2/13’te münafıkların özelliği olarak anlatılmaktadır. Bakara 2/75-76'da kimi Yahudilerin, Kur'an âyetlerini anladıktan sonra onları tahrif etmek için münafıklık yaptıkları ifade edildiğinden "süfehâ" kelimesi, kıble değişiminden rahatsız olan kesimin Yahudi münafıklar olduğunu gösterir.

Bu ayetin devamında Allah, peygamberimize uyanlarla uymayanları bilmek için Kudüs’ün kıble olmasını devam ettirdiğini söylüyor. Yine açıklamaya dikkat et.

Bakara
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

143. Böylece sizi merkez toplum yaptık ki insanların gözü önünde olasınız, bu resul /onun elçi olarak getirdikleri de sizin gözünüzün önünde olsun. Şu anda yönelmekte olduğun kıbleyi (Beytülmakdis'i)[*] sırf bu resule uyanla ona sırt çevireni bilelim diye kıble yaptık. Bu, Allah’ın, doğru yolda olduklarını onayladığı kişilerin dışında kalanlara pek ağır gelir. Allah, (Kâbe’nin tekrar kıble olacağına dair) inancınızı boşa çıkaracak değildir. İnsanlara pek şefkatli ve iyiliği bol olan Allah’tır.

[*] Önceki ayette aynı ifade “yönelmekte oldukları kıble” şeklinde geçmektedir. İki ayeti birlikte düşününce kıble değişikliğinin, Muhammed aleyhisselama uymayan Yahudileri çok rahatsız ettiği ortaya çıkar.

Allah peygamberimizin bir süre daha Kudüs’teki Beytülmakdis’e doğru namaz kılmasını istemiş ki Yahudilerden kimler son nebi Muhammed aleyhsselama tabî olacak görsün diye. Allah dilimizle söylediklerimize bakmıyor demiştim. Bizden bir şey istediğinde o anda nasıl bir tavır göstereceğimize bakıyor. Yahudiler dilleriyle son nebi Muhammed aleyhisselama uyduğunu söyleyebilir hatta peygamberimizin Beytülmakdis’e doğru namaz kılıyor diye peygamberimize tabi gibi görünebilir ama Allah kıbleyi Beytülmakdis’ten Kâbe’ye çevirince kimin ne olduğu ortaya çıkar. Allah sırf bu resule uyanla ona sırt çevireni bilelim diye kıble yaptık derken demek ki Yahudilerden kimler Allah’ın emrine uyacak görmek istiyor. Bu ayet Allah’ın, Yahudilerin değişen kıble karşısında nasıl tavır göstereceğini önceden bilmediğini gösteriyor, bilmek için kıbleyi değiştirmiş. Arapçadaki cehdi müstağrak bu; kıble değişene kadar kimler yeni kıbleye tabî olacak bilinmiyordu demek. O dönem alttaki ayet gelip Kıble Kâbe olduğunda namazlarını Kâbe’ye doğru kılmaya başlayan Yahudiler dilleriyle söylediklerini hareketleriyle de göstermiş oldu. Allah bu insanları görmek istedi.

Bakara
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

144. (Ya Muhammed!) Yüzünün sık sık göğe yöneldiğini görmekteyiz. Razı olacağın kıbleye seni mutlaka çevireceğiz. Haydi şimdi yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir! (Müminler! Siz de) Nerede olursanız olun, (namazda) yüzünüzü onun bulunduğu yöne çevirin! Kendilerine kitap verilenler iyi bilirler ki bu, Rablerinin /Sahiplerinin gerçek hükmüdür. Allah yaptıkları hiçbir şeye ilgisiz kalmaz.

Bu ayetlerden anladığımız imtihan bilgi imtihanı değil. Allah bizim bilgimizi, kalbimizde, aklımızda olan her şeyi bilir fakat özgür irade ile yarattığı kulları imtihan sırasında ne yapacağını bilmiyormuş. Ayetler bunu gösteriyor. Allah bunu görmek istiyor. Bu yüzden insanları imtihanlardan geçiriyor. Ayetler böyle söylüyorsa “biz doğmadan her şey yazıldı, biz de şu an yazılanı yaşıyoruz” söylemi doğru değildir. Aksi taktirde Allah sabredenleri bilmeden, bilinceye kadar cennete gireceğinizi mi sandınız ayetlerini izah edemeyiz. Eğer bu ayetlerin anlamını bozar, mevcut Kader anlayışına göre anlamlandırırsak hatta meallere yazarsak ayetlerin anlamını çarpıtmaz mıyız? Nitekim Gelenek çocukluğundan beri kendisine öğretilen Kader anlayışını ayetlere uygun olmadığını görmüş ama inancını değiştirmek yerine ayetlerin anlamını değiştirmiş.

Adem ve Havva'nın İmtihanı

Allah Adem ve eşini bir bahçeye yerleştirdi. Her şey serbestti yasak olan iki şey vardı; Biri herkesin bildiği yasak olan ağaç diğeri kimsenin dikkat etmediği İblis'i düşman bilmesi gerektiğiydi. Ta ha 115. ayet böyle söylüyor Dedik ki “Bak Âdem! Bu sana da eşine de düşmandır. Sakın sizi bu bahçeden çıkarmasın yoksa mutsuz olursun. Adem eğer İblis'i düşman olduğunu aklından çıkarmasaydı belki de vesvesesine kanmazdı. Velhasıl Adem Allah'ın uyarılarına sadık kalmadı ve imtihanı kaybetti. Allah Adem için şöyle dedi;

Ta Ha
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

115. Vaktiyle Âdem’e bir görev yükledik ama unuttu. Onda bir kararlılık bulamadık.

Adem Allah'ın gözünün önündeydi. Adem'de kararlılık bulamadığını söyleyen Allah. Eğer Allah Adem'i geçirdiği imtihanın sonucunu önceden bilseydi Onda bir kararlılık bulamadık der miydi? Zaten Adem'in kararlılıkla hareket etmeyeceğini bilirdi ve böyle bir ayet indirmezdi. Kur'an bu örneklerle dolu. Zaten sayfa başında yazdığım ayetlerde Allah sabredenleri ve cihad edenleri öğrenmek için imtihan ettiğini söylüyor.

Allah Kendisini Nasıl Tanıtıyorsa Öyle Kabul Et

Allah Enam 103. ayette kendisi için şöyle diyor; Hiçbir beşeri görüş ve tasavvur O`nu kuşatamaz, fakat O her türlü beşeri görüş ve tasavvuru çepeçevre kuşatır: Yalnızca O`dur her şeye nüfuz eden, her şeyden haberdar olan. Bu ayeti genelde "gözler O'nu göremez" diye tercüme ediyorlar. Bu çok dar bir anlamdır. O yüzden daha kapsamlı bir meal tercih ettim. İnsan gördüğü şeylerin idrakini de yapar dolayısıyla bazen insanlar bir olay karşısında -daha önceden görüp yaşadığı tecrübesiyle- sonuçları öngörür. Buna basiret denir. Enam 103. ayet, en basiretli insanların bile Allah hakkında bilgi sahibi olamayacağını söylüyor. Biz bırak Allah'ı görmeyi idrak etmeyi ona benzer bir şey dahi görmedik. Ayeti bu; O, gökleri ve yeri yoktan yaratandır. Size kendinizden eşler, hayvanlardan da (kendilerine) eşler yaratmıştır. Bu suretle çoğalmanızı sağlamıştır. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir. O zaman idrak edemediğin, benzerini dahi göremediğin Allah'ı kendi kafandan tanımlamaya kalkma ya da filanca alim böyle dedi, falanca tefsirde böyle yazıyor deme çünkü onların da Allah'ı idrak etmeleri ve kendilerine göre tanımlamaları mümkün değildir. Allah, bu sayfada yazdığım ayetlerde Kendisini tanıtıyor. Allah ayetlerinde hangi cümleyi nasıl ifade edeceğini çok iyi bilir. Senden bende herkesten daha iyi bilir. Seçtiği fiiller, isimler, sıfatlar vs rastgele değildir. Allah sabredneleri ve cihad edenleri öğrenmek için imtihan yaptığını söylüyorsa "işittik ve itaat ettik" deyip kabul et.

Allah Bizi Mirsattan İzliyor

Allah bir insanın yirmi yıllık imtihan sürecini planlayabilir. Tıpkı Adem ve eşini bahçeye yerleştirmesi gibi. Bu yirmi yıl içinde Allah bir insanın yıl yıl nerede ne zaman bir şeyle karşılaşacağını da planlayabilir ve Allah bu süre içinde insanın aklında olan her şeyi bilir ama imtihan bilgi imtihanı değil. Allah bu planları yaptığı için elbette biliyor, insanların bilgisini, aklında, kalbinde olanı da biliyor ama Allah insanı özgür irade ile yarattığı için insanların bu planlanmış aşamalarda nasıl davranacağı belli değil. Bir insan düşünelim, iman etmiş, Allah'ın emir yasaklarını öğrenmiş ve diyor ki "ben şartlar ne olursa olsun Allah'ın emrinden çıkmayacağım." Böyle kuvvetli imanı var. Allah bu insanı imtihan eder. Mesela işlerinde sıkıntı verir ki bu insan faizli kredi alacak mı almayacak mı, sözünde duracak mı buna bakar. İmtihan budur. Daha önceden Allah'ın emirlerine uyacağını söyleyip sıkıntı ile karşılaştığında bu emir ve yasakları görmezden gelecek misin? Başka bir örnek; yine imanlı birini düşün. Allah bu insana çok fazla dünya imkanı, zenginlik verir. Bu insan zenginlikle ne yapacak? Günahlara girecek mi? Bazı günah vardır parasız olmaz. Bazı günah vardır az parayla olmaz. Zenginlik böyle imtihandır. Fakirlik de öyle. Fakir olduğunda harama el uzatacak mısın? Mesela bir insan çok zor durumda kaldı, Allah önüne imtihan olsun diye rüşvet alacağı bir iş çıkarır, ne yapacağına bakar. Allah bütün bu imtihanları planlar, insanların bunlarla karşılaşınca ne yapacağına bakar. İnsanların imtihanlar karşısında nasıl davranacağı daha önce hiç bir yerde yazmıyor. Allah "sabredenleri bilinceye kadar" dediği olay bu. Özgür irade ile yarattığı insanın neyi tercih ettiğini görmek istiyor. Allahualem Fecr suresinin on dördüncü ayetinde ki "senin rabbin mirsattadır" dediği bu. Mirsat özel oluşturulmuş gözetleme mekanı demek. Allah bizi mirsattan izliyor.

Ayetlerle Bedir Savaşı Nasıl Oldu?

Bizans yani Romalılarla yenilmiş. Allah Rum suresinde bunu bildiriyor. Hatta Allah gelecekten haber veriyor, bir kaç yıl içinde Bizans galip gelecek diyor. Bunlar Allah'ın planlarıdır. Bizansın galip geldiği gün Allah, müslümanlara zafer vaad ediyor.

Rum
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

2. Romalılar yenildiler,

3. (Yenilgi) Çok yakın bir yerde oldu. Onlar, bu yenilginin ardından galip geleceklerdir.

4. Birkaç yıl içinde[*] olacak. Öncesi de sonrası da Allah’ın yetkisindedir emrindedir. O gün müminler sevineceklerdir,.

[*] Üç ila dokuz yıl içinde.

5. Bu, Allah’ın yapacağı yardımla olacaktır. O, gerekeni yapana[*] yardım eder. O daima üstündür, ikramı boldur.

[*] Şâe = شاء fiilinin kökü, “bir şeyi var etme” anlamında olan şey =شيء’dir. İnsanın bir şeyi var etmesi, gerekeni yapması ile olur” (Müfredât).

6. Bu Allah’ın vaadidir! İnsanların çoğu bilmese de Allah vaadinden caymaz dönmez.

Bizans’ın birkaç yıl içinde galip geleceği gün müminler "Allah'ın yardımıyla" sevineceklermiş. Ayete dikkat edersen, Allah gereken çalışmayı yapana yardım edeceğini söylüyor. Allah yardım edecek ama eğer Müslümanlar üzerlerine düşeni yaparlarsa. Biraz sonra Müslümanların üzerlerine düşeni yapmadıklarını göreceksin.

Allah Müslümanları ve Mekkelileri Savaşacakları Yere Doğru Yola Çıkarıyor

Müslümanlar Mekke'de çok büyük sıkıntılar çekiyordu. Üstteki ayetlerin indiği zamanı düşün, birkaç yıl içinde Bizans’ın savaşacağı gün Allah Müslümanlara yardım edecek, bunu biliyorsun. Müslümanlar Medine'ye hicret ettiklerinde bu savaşı bekliyorlardı. Mekkeli müşrikler de bu savaşı bekliyordu çünkü peygamberimiz ayetleri herkese anlatıyordu. Herkesin Bizans’ın birkaç yıl içinde bir savaş yapacağından ve galip geleceğinden haberi vardı. Ebu Süfyan'ın Şam tarafına kervan götürdüğü bir gün öğreniyorlar ki Bizans’la Persler savaşa başlamış. Allah bu savaşının sonucunu zaten bildirmişti. Rum suresinde "Bizans galip gelecek," dedi ve o gün Allah Müslümanlara yardım edeceğine söz verdi. Herkes bu ayetlerden haberdar olduğu için Ebu Süfyan Allah'ın Müslümanlara yardımının kendi kervan olacağını düşünüyordu. Kervanı korumak için Mekke'ye haber gönderip yardım istedi. Mekke kervanı korumak için ordu çıkardı. Ordu çıkarmaları Mekke müşriklerin bu olayı ne kadar önemsediklerini gösteriyor. Müslümanlar da Bizans’la Perslerin savaştığını duyunca Allah'ın kendilerine yapacağı yardımı Ebu Süfyan'ın Kervanı olduğunu düşündüler. Müslümanlar da Kervanı almak için yola çıktı. Bekleyerek yardım alamazlar çünkü Allah “gereğini yapana yardım ederim” dedi. Müslümanların hedefi kervan ama yola çıktıktan sonra müşriklerin Mekke'den ordu çıkardığını öğrenince bu sefer "ya ordu ya kervan bizim" diye düşünmeye başladılar ama kolay olanı yani kervanı almak istiyorlardı. Halbuki Allah'ın isteği başka, Allah Müslümanlara Mekke ordusunun yenmesi için yardım edecek çünkü Allah peygamberimizi Mekke’den çıkardıkları için kafirlerin sonunu getirmek istiyor. Bunları alttaki ayetlerde görebilirsin.

Enfal
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

5. Nasıl ki, Rabbin seni haklı gerekçelerle evinden çıkarmıştı. Müminlerden bir grup ise bu konuda kesinlikle isteksizlerdi.

6. Gerçek apaçık ortaya çıktıktan sonra, sanki göz göre göre ölüme sürülüyorlarmış gibi, seninle o konuda tartışıyorlardı.

7. Hani Allah; size iki taifeden birini, o sizindir diye vadediyordu. Siz de güçsüz olanın sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah sözleriyle hakkı meydana çıkarmak ve saldırgan kâfirlerin ardını kesmek istiyordu.

8. Bu, suçlular hoşlanmasa da Allah’ın gerçeği ortaya çıkarması ve yanlış olanı ortadan kaldırması içindi.

Allah neden Mekkeli müşriklerin sonunu getirmek istiyor? Çünkü bu Allah'ın kanunu. Eğer bir toplum, kendilerine gelen peygamberi bulunduğu şehirden çıkartırsa, kendileri de orada kalamazlar. Müslümanların Medine'ye hicret etmesinin ardından Allah Mekkeli müşrikleri Mekke'den çıkaracak, olay bu. Ayeti altta.

İsra
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

76. Onlar seni oradan/yurdundan çıkarmak için, seni tedirgin etmeye çalışıyorlar; bu durumda senin ardından, onların kendileri de pek fazla kalmayacaklar!

77. (Bu) senden önce gönderdiğimiz elçilerimiz hakkındaki yasadır. Bizim yasamızda bir değişiklik bulamazsın.

Müslümanlar Mekke Ordusuyla Yüz Yüze Geldi

Sonuçta Müslümanlar kervanla değil kervanı korumaya gelen orduyla yüz yüze geldiler. Bunu Allah denk getirdi. "Siz sözleşseydiniz bile böyle denk gelemezdiniz" diyor. Alttaki ayette görebilirsin. Çünkü Allah müşriklerin kökünü kurutmak istiyor bunun için yukarıda Rum suresinin ayetlerinde Müslümanlarn Allah'ın yardımı ile Mekke ordusunu yeneceklerini vaad etti.

Enfal
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

42. Hani siz vadinin (Medine’ye) yakın tarafında, onlar uzak tarafında, (işkence gördükleri için; Mekke’den kaçan müminlerin bıraktığı eşyaların, satılmak üzere Şam’a doğru taşındığı) kervan, sizin aşağınızdaydı. Şayet buluşmak üzere sözleşmiş olsaydınız dahi, bu şekilde bir araya gelemezdiniz. Fakat Allah adaleti gerçekleştirmek için buna izin verdi ki; helak olan açık bir delille helak olsun, yaşayan da açık bir delille yaşasın. Şüphesiz Allah elbette hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

Allah'ın Savaş İçin Koyduğu Kanun

Burada çok önemli bir ayrıntı var. Her şey bu ayrıntıda gizli. Allah her şey için için bir kanun koymuş. Bu kanunlara uyarsan başarılı olursun. Savaş içinde bir kanun var. Savaş esnasında düşmanı etkisiz hale getireceksin ve esir alacaksın, esir aldığını da sıkı tutacaksın ki kaçıp gidip tekrar savaşa sebep olmasın. Savaş bitince de bu eserleri köle cariye yapmak yok, ya karşılıklı ya da karşılıksız serbest bırakacaksın. Allah'ın koyduğu kanun bu. Ayeti aşağıda.

Muhammed
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

4. Ayetleri görmezlikte direnenlerle (kafirlerle) savaşta karşılaşınca boyun köklerini vurun. Etkisiz hale getirince onları, sıkı güvenlik çemberine alın. Sonra karşılıksız ya da fidye alarak serbest bırakın ki savaşın doğurduğu bir sıkıntı kalmasın. Allah’ın tercihi farklı olsaydı onların hakkından kendisi gelirdi. Böyle olması, birinizi diğerinizle yıpratıcı bir imtihandan geçirmek içindir. Allah, kendi yolunda öldürülenlerin yaptıklarını karşılıksız bırakmaz.

Müslümanlar Ayete Uymadı

Peygamberimiz dahil Müslümanlar bu ayete Bedir'de uyumadı. Müşriklerin ordusunu etkisiz hale getirmeden esir aldılar, ganimetleri topladılar. Tekrar yazayım Allah Rum suresinde gereğini yapana yardım edeceğini söylemişti. Müslümanlar gereğini yapmadılar ayete uymadılar. Allah bunu hemen bir ayette bildirdi.

Enfal
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

67. Savaş alanında düşmanı etkisiz hale getirmedikçe hiçbir nebînin esir almaya hakkı yoktur. (Ey Müslümanlar) Siz, hemen elinize geçecek şeyler istiyorsunuz. Allah ise sonrasını istiyor. Üstün olan ve doğru kararlar veren Allah’tır.

Dikkat edersen Allah "Siz, hemen elinize geçecek şeyler istiyorsunuz. Allah ise sonrasını istiyor" diyor. Allah istiyor ki Mekkedeki kafirlerin kökü kazınsın siz de rahat edin ama müslümanlar ganimetin peşine düşmüş. Şimdi bu ayete dikkat et. Diyor ki "size söz vermeseydim aldığınız esirlerden dolayı size büyük bir azap dokunacaktı.

Enfal
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

68. (Rumların Perslere galip geleceği gün sizi sevindireceğine dair) Allah’ın yazılı bir kararı olmasaydı, aldığınız esirlerden dolayı kesinlikle büyük bir azaba /mahrumiyet cezasına çarptırılırdınız.”

69. Aldığınız ganimeti helali hoş olarak yiyebilirsiniz. Allah’tan çekinerek korunun. Allah bağışlar, ikramı boldur.

Allah'ın verdiği o söz başta yazdığım Rum suresindeki söz.

Allah Bunları Bile Bile Mi Söz Verdi?

Başta peygamberimiz hata yaptı, ashab da uyarmadı, Allah da eğer size söz vermeseydin canınızı yakacaktım dedi. Verdiği söz Rum suresindeki galip gelme sözü. O gün müslümanlar galip geldi çünkü Allah söz vermişti ama Mekkeyi fethedemediler. Bedir savaşı bize Allah'ın bütün her şeyi planladığını ama insanların imtihan gereği yapacaklarını bilmediğini gösteriyor. Bütün süreci Allah planladı ama insanların nasıl davranacağı herhangi bir yerde yazmadığı, henüz bunlar yaşanmadığı için, Allah peygamberin ve ashabın böyle yapacağını bilmiyordu. Zaten ayetler de bunu söylüyor. İnsanların özgür iradelerine ait olan imtihan belli değil. Allah'ın görmek istediği de zaten bu. Allah daha önceden Bedir Savaşı'nda ayetlere uymayacaklarını bilseydi Rum suresindeki sözü verir miydi? Yine Allah Bedir savaşında ayetlere uymayacaklarını bilseydi, Müslümanların Mekke ordusunu etkisiz hale getirmeden esir aldıkları için "daha önce size söz vermeseydim size ağır bir azap dokunacaktı" der miydi? Allah Müslümanların Bedir Savaşı'nda nasıl davranacaklarını biliyordu ama buna rağmen galibiyet sözü mü verdi? Sonra bile bile "size söz vermeseydim size ağır bir azap tattıracaktık" mı dedi? Allah oyun mu oynuyor? Kendi kendine kelime oyunu mu yapıyor? Burada Allah'ın bilmediğini söylediği şey Müslümanların imtihan sırasında yapacakları şeylerdir. Orduyla karşılaştın, Allah'ın emrini yerine getirecek misin yoksa ordunun ganimetinin peşine mi düşeceksin, olay bu. Yoksa Allah üç ile dokuz yıl arasında Rumlarla Perslerin savaşacaklarını söylemişti. Bu Allah'ın sözü, Allah bunu haber veriyor ama insanları özgür iradeleriyle yaratmış. Peygamber de olsa imtihan sırasında kimin ne yapacağı önceden belli değildir. Allah kendisini, bu sayfanın konusu olan ayetlerdeki gibi tanıtıyor.

Muhammed
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

31. Şurası bir gerçek ki içinizden mücadele (cihad) edenleri ve sabırlı davrananları öğreninceye; haberlerinizi ortaya çıkarıncaya kadar sizi zorlu bir imtihandan geçireceğiz.

Peygamberimiz Günah İşledi

Peygamberimiz Bedir savaşında günah işlemiş oldu. Allah'ın emrini tutmadı. Eğer Allah'ın dediklerini yapsaydı, Mekke ordusunu tam etkisiz hale getirdikten sonra esir alsaydı, Mekke'yi feth edecekti. Müşriklerin sonu gelmiş olacaktı. Mekke'yi ancak Uhud ve Hendek Savaşı'ndan sonra fethedebildi. Peygamberimi Elbette yaptığı hatayı fark edip Allah'tan af diledi, tevbe etti ama Allah Mekke'yi feth etmeden affetmeyeceğini söyledi. Bunlar masal değil ayet ama kimse bunların farkında değil. Hudeybiye Antlaşması'ndan sonra Fetih suresi indi ve Allah Mekke fethinin önünü açtığını söyledi ve Mekke ancak o zaman feth oldu.

Fetih
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

1. Allah, (Mekke’yi) Fethin önündeki engeller, senin için tamamen kaldırdı.

2. Bunu,önceki ve sonraki[*] günahlarını bağışlamak, sana olan iyiliklerini tamamlamak ve seni doğru bir yola yöneltmek için yaptı.

[*] sonraki diye tercüme edilen kelime (ررررtehir) kelimesine sözlükte esas anlamı Ertelemek, Tehir etmek, Geciktirmektir.

"Şimdi Tevbe Et"

Peygamberimiz Mekke'yi feth ettikten sonra Nasr Suresi indi. Allah o surede "şimdi tevbe et diyor" çünkü peygamberimiz hatasını düzeltti Mekke'yi fethetti.

Nasr
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

1. Allah’ın yardımı gelip Fetih gerçekleştiğinde

2. insanların bölük bölük Allah’ın dinine girdiklerini görürsen

3. her şeyi güzel yapan Rabbin’e (Sahibine) yönel ve bağışlanma dile! O, kendine yöneleni kabul eder.

Bu yazdıklarımı başka bir yerde duydun mu? Bunu Süleymaniye Vakfında Abdülaziz hocanın başkanlığında kalabalık bir grup bir araya getirdi.

Allah Bizanslıların Yenileceğini Bildi De İnsanların Ne Yapacağını Mı Bilmedi?

Aklında böyle bir soru varsa cevabı alttaki videoda.

Allah'ın Bilgisi ve Kader - Bedir Savaşı Örneği

Üstte yazdığım Bedir Savaşı ve Kader hakkında bu dersi istersen şimdi dinleyebilirsin. Derte geçen ayetler, istersen linke ters tıklayıp bilgisayarına indirip yan yana açabilirsin.Allah'ın_bilgisi_ve_kader - Ayetler.pdf

1 - Allah'ın Bilgisi ve Kader - Soru Cevap Bölümü

Bu da kader ile ilgili. Ayetler, istersen linke ters tıklayıp bilgisayarına indirip yan yana açabilirsin. Allah'ın_bilgisi_ve_kader_Soru_cevap - Ayetler.pdf

Şu an senin nereye gideceğin belli mi? Cennetlik misin cehennemlik misin, sen doğmadan bir yerde yazıyor muydu? Cevabı ikinci derste. Soldaki menüden Kader derslerinden "Başımıza Gelenler Ne Zaman Yazılır?" sayfasını aç.