Ecel nedir? Değişir mi? Uzayıp Kısalır Mı?
Ecel yani kimin ne zaman öleceği konusu klasik Kader öğretisine göre önceden bellidir ve uzamaz da kısalmaz da ama insanın ana rahmindeki gelişim aşamaların anlatan ayetlerden insana ait kader değimiz ölçüler ana rahminde belirlendiğini görüyoruz, daha önce değil. Allah insanı çamurdan yarattığını söylüyor. Bilmeyenler için şöyle başlayalım; yediğimiz her şeyin kaynağı suyla toprağın birleşmesinden oluşan çamurda yani toprak-ta yetişen besinlerdir. Hayvanlar da bu besinleri yer. Dolayısıyla bizim vücudu-muzdaki sperm ve yumurtanın temeli topraktan veya hayvanlardan aldığımız gıdalardır. Ayetler şöyle;
Müminun
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)
12. İnsanı çamurdan süzülen bir özden yarattık.
13. Sonra onu, karar-ı mekînde (yumurtaya ulaşma imkânı veren yerde) nutfe haline getirdik.
14. Sonra nutfeyi, alaka haline (rahim duvarına yapışık hale) getirdik. Alakayı bir çiğnem et gibi yaptık. O et parçasını kemiklere dönüştürdük ve kemikleri etle donattık. Sonra da onu farklı bir yaratık haline getirdik. Yaratanların en güzeli olan Allah, bereketin ve iyiliğin kaynağıdır.”
Dikkat edersen kemikleri oluşturduktan sonra farklı bir yaratık haline getirdik diyor. Bu ne demek? Ana rahminde kemiklerin oluşumu 15. haftada tamamlanıyor. İnsan 15. haftadan önce hayvanlardan farklı değildir. İnsanı insan yapan 15. haftada ruh verilmesidir. Farklı bir yaratık haline getirilmesi ruh verilmesi demek. Bunu Secde suresinde görüyoruz.
Secde
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)
7. Yarattığı her şeyi güzel yaratan ve o insanı (Âdem’i) yaratmaya çamurdan başlayan O’dur.
8. Sonra onun soyunu bir özden; zayıf bir sudan yaratmıştır.
9. Sonra (organlarını tamamlamış) dengesini kurmuş ve ona ruhundan üflemiş; (böylece) size dinleme, ileri görüşlü olma (basiret) yeteneği ve gönüller vermiştir. (Bu yetenekleri) Ne kadar az değerlendiriyorsunuz!
Ruh insanı hayvandan ayıran özelliktir. Ruh üflenen insan başka bir canlı olmuştur. Ayette görüyorsun ruh bize basiret/ileri görüşlü olma özelliği kazandırıyor. Süleymaniye Vakfı Secde 9 ayette şöyle açıklama yapılmış.
Ruhun bedene üflenmesi (sokulması) ile birlikte tüm özellikleri hayvanlarla aynı olan insan bedeninde oluşan yeni bir yapı, ayette açıkça bildirilmiştir. Bunlar basiret (uzak görüşlülük), dinleme (söz yoluyla bilgi aktarımı) ve gönül (duygusal / ruhsal yapı) özellikleridir. Hayvanlar görürler ancak basiretli değillerdir. Hayvanlar iletişim kurarlar ama dinleme (bir konu hakkında görüş alışverişi yapma, sohbet) özellikleri yoktur. Ayrıca gönül (duygusal yapı) de ruhun insana üflenmesi ile oluşan ve çok belirgin şekilde diğer canlılardan insanı ayıran bir özelliktir. Arapçası ‘fuad’ olan gönül, duygusal yapı, sağduyu, vicdan gibi çok karmaşık ve tamamiyle insani özelliklerdir.
Allah bize ait bütün kaderin yani ölçülerin ana rahminde belirlendiğini söylüyor. Daha önce değil. Ayet çok açık değil mi?
Abese
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)
19. Allah onu hangi şeyden yarattı? Döllenmiş yumurtadan değil mi? Yarattı, arkasından ölçüsünü belirledi[*].
[*] Ayette geçen فقدره sözü, kaderini belirledi diye tercüme edilebilir. Kader, ölçü demektir. Kaderini belirlemek, ölçüsünü belirlemektir. Her insanın sahip olduğu ölçüler, ana rahminde belirlenir. Buraya kadarki ayetlerde Allah’ın insanı ana rahminde yarattıktan sonra kaderini, ölçüsünü belirlediğini gördük. İnsanın boyunun uzunluğu, cinsiyeti, hangi hastalıklara yatkın olduğu, eceli vs ana rahminde belirleniyor.
Ecel Uzayıp Kısalır Mı?
Ecel yani kimin ne zaman öleceği konusu Ehl-i Sünnetin Kader öğretisine göre önceden bellidir ve uzamaz da kısalmaz da ama Kur’an’da eceli anlatan ayetler şaşılacak derecede detaylı bilgi verir. Buna göre ecel ana rahminde belirleniyor ve uzayıp kısalabiliyor. Allah iki türlü ecel belirliyor.
Enam
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)
2. O, sizi balçıktan yaratan, sonra bir ecel[1*] belirlemiş olandır. Onun katında süresi belirlenmiş bir ecel[2*] daha vardır. Ama siz, ileri geri konuşuyorsunuz. )
[1*] Vücudun yaratılışı sırasında ölçüleri konan son kullanma tarihi, biyolojik ömür. İnsanın vücut ölçüleri döllenmiş yumurta haline geldiği sırada belirlenir (Abese 80/17-19)
[2*] Süresi belirlenmiş ecel (ecel-i müsemmâ), yalnız Allah'ın bildiği yaşama süresidir. O süre dolunca insan ölür. Bazı yanlış davranışlar bu eceli kısaltabilir. Tövbe edip /dönüş yapıp durumunu düzeltenin eceli eski seviyesine çıkar
Enam suresinin bu ayetini biraz yukarıdaki Abese suresinin ayetiyle düşünmek gerekiyor. Allah onu hangi şeyden yarattı? Döllenmiş yumurtadan değil mi? Yarattı, arkasından ölçüsünü belirledi.(80:Abese 19) Bu ayette belirlenen “ölçü” Enam suresindeki O, sizi balçıktan yaratan, sonra bir ecel belirlemiş olandır cümlesindeki ecel’e denk gelir. Vücudumuzun bütün ölçüleri, tabiri caizse son yaşama tarihi ana rahminde belirleniyor. Bu aynı zamanda bu vücudun yaşayabileceği maksimum sureyi ifade eder. Enam suresinde ayrıca Onun katında süresi belirlenmiş bir ecel daha vardır deniyor. İkinci açıklamada görüyoruz bu ecele “ecel-i müsemmâ” deniyor. Bunun ne kadar olduğunu Allah’tan başka bilen yoktur. Ana rahminde ölçülerimiz belirlendiğinde taktir edilen ilk eceli doktorlar bilebilir. Yapılacak testler, tahliller sonucu vücudun hiçbir sorun yaşamadan uzun süre yaşama potansiyeli olduğu belli olur. Ama adı konmuş, belirlenmiş anlamına gelen “ecel-i müssemma”yı yalnızca Allah biliyor. Ecel-i müsemma bir insanın yaşayabileceği maksimum ecelden kısa olabilir. Bunu alttaki ayette çok açık görebiliyoruz.
Mümin
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)
67. O, sizi topraktan, sonra döllenmiş yumurtadan, sonra rahim duvarına asılı embriyodan yaratandır. Sonra sizi bir bebek olarak çıkarır. Sonra güçlü kuvvetli hale gelesiniz daha sonra da ihtiyarlayasınız (diye sizi yaşatır). Fakat kiminiz daha önce vefat ettirilir. Bunlar belirlenmiş ecelinizi tamamlamanız içindir. Belki aklınızı kullanırsınız.
Bazı insanlar yaşlılığın en son noktasına kadar yaşayabilir bazıları ise daha önce vefat ettirilir. Bunu belirleyen Allah’ın taktir ettiği ecel-i müssemma’dır. Allah’ın el Halim ismini biliyorsundur. Ceza vermede acele etmeyen, süre tanıyan demek. Bu ismin kökenini alttaki ayette görebiliriz.
Nahl
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)
61. Allah, yaptıkları yanlışlardan dolayı insanları hemen cezaya çarptırsaydı yeryüzünde kimseyi canlı bırakmazdı. Ama Allah, onlara belirlenmiş ecellerine kadar süre tanır. Ecelleri gelince bir an bile erteleyemezler. Onu, öne de alamazlar.
“Nasıl olsa Allah ecel-i müsemma’ya kadar insanları erteliyormuş” diye düşünüp dünyaya aldanmamak gerekiyor çünkü ecel-i müsseamma’nın anlamı belirlenmiş ecel ama bunun zamanını biz bilmiyoruz. Kimse bilmiyor. Bir yerde de yazmıyor. Yalnız Allah biliyor ve yaptığımız günahlar dolayısıyla ecel-i müsemma kısalabiliyor. Koyu ifadeye dikkat.
Fatır
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)
11. Allah sizi topraktan, sonra döllenmiş yumurtadan yaratmış, sonra da sizi (ruh ve bedenden oluşan) eşler haline getirmiştir. Onun bilgisi olmaksızın hiçbir dişi ne gebe kalır ne de doğurur. Kendisine bir ömür biçilenin, ömrünün sonuna kadar yaşatılmasının da ömrünün kısaltılmasının da mutlaka yazılı bir kaydı tutulur. Bu, Allah için çok kolaydır.
Bir üstteki ayette ömrün kısaltılabileceğini görüyoruz Alttaki ayete de eğer tövbe edersek ecelin eski süresine çıkacağını görüyoruz.
Hud
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)
3. Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na yönelin (tevbe edin) kibelirlenmiş eceliniz gelinceye kadar sizi güzel bir şekilde yaşatsın. Fazla yapan herkese de fazlasını versin. Eğer yüz çevirecek olursanız, o büyük günün azabına uğramanızdan korkarım.
Günahlar bağışlanıp belli bir süreye kadar yaşamadan söz ediliyorsa demek ki günahlar belirlenmiş eceli kısaltıyor. Bu ayetler bireysel anlamda eceli anlatılı-yor. Bir de toplumların ecellerinden bahseden ayetler var. Prensip aynı; ayetlerde açık bir şekilde günahları olan toplumların tövbe ederlerse belirlenmiş ecellerine kadar yaşayacaklarını görüyoruz. Bunun örneği Yunus aleyhisselam ve kavmidir. Yunus peygamber Allah’ın izni olmadan görevlendirildiği toplumdan ayrılmış, Allah da Yunus peygamberin bindiği gemide denize atılma ve bir balık tarafından yutulma yani ölüm cezası vermiş ama Yunus peygamber son anda kurtulmuş, peki nasıl?
Saffat
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)
139. Yunus da elçilerimizdendir.
140. O da bir gün yükünü tam almış bir gemiye kaçmıştı.
141. Kur’aya katıldı ve kaybedenlerden oldu.
142. Kendini suçladığı bir sırada onu balık yutuvermişti.
143. Eğer o bize tam bağlılık göstermeseydi,
144. İnsanların tekrar diriltilecekleri güne kadar balığın karnında kalacaktı.
145. Sonra onu açık bir alana attık; hastaydı.
146. (O açık alanda) onun üzerini örtecek kabakgillerden bir bitki bitirmiştik.
147. Onu yüz bin, hatta daha çok kimseye elçi göndermiştik.
148. Daha sonra ona inandılar. Biz de onları bir süreye kadar refah içinde
yaşattık.Bana hangi balık Yunus peygamberi yutmuştur diye sorarsan cevap veremem. Yunus peygamberi balığın yutmasını sağlayan da dışarı çıkmasını sağlayan da Allah. Bu bizim açımızdan test edilebilir bir şey değil. Allah bize de böyle bir şey yaparsa ancak o zaman nasıl olduğunu anlayabiliriz.
Yunus Aleyhisselam ve Firavun'un Farkı
Öleceğini hisseden insanların tövbeleri geçerli değildir. Bunun örneği Firavun’dur. Musa aleyhisselam Allah’ın izniyle asasıyla denizi ikiye ayırdı, İsrailoğullarını bu yoldan geçirdi. Firavun ve ordusu da Musa aleyhisselam ve İsrailoğllarının peşinden denizde açılan yola girdi ama Allah yolu kapattı. Firavun boğulmak üzereyken “ben de inandım” dedi. Allah ne dedi?
Yunus
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)
90. İsrailoğullarını denizden karşıya geçirdik. Firavun ve orduları onları yakalamak ve ezmek için arkalarından yetişti. Firavun, boğulması kaçınılmaz olduğunda dedi ki: “İsrailoğullarının inanıp güvendiğinden başka ilah olmadığına inandım. Ben de ona teslim olanlardanım.”
91. (Allah şöyle dedi:) “Şimdi mi? Halbuki az öncesine kadar isyan içindeydin, bozguncunun biri idin.”
92. Bugün senin ölü bedenini (kıyıya atıp) kurtaracağız ki arkandakiler için bir ayet /bir belge olasın. Doğrusu insanların çoğu ayetlerimiz karşısında umursamazdırlar.”
Yunus Aleyhisselam ile Fravun görünüşe göre aynı ölüm anında tövbe ediyor. Birinin tövbesi kabul ediliyor ama diğerinin edilmiyor. Bunu anlamaya çalışalım.
Ölmeden bir süre önce hatta öleceğini anlamadan önce tövbe etmek gerekiyor ki ölümü görüp mecburen tövbe ettiğini değil de samimi bir şekilde dönüş yaptığını ispatlayabilesin. Yunus aleyhisselam ve Firavun’un tövbe farkı burada olmalı. Yunus Aleyhisselam Firavun gibi suda hatta balığın karnında tövbe etti. Demek ki Yunus peygamber balık tarafından yutulduğunu ve ölmek üzere olduğunu anlamamış. O zamanı düşünürsen kaç kişi insan yutacak kadar büyük bir balık görmüş olabilir? Bu yüzden Yunus aleyhisselam balık tarafımdan yutulduğunu idrak etmemiş olmalı çünkü ölüm anında tövbe geçerli değil. Geçerli olsa Firavun’un tövbesi geçerli olurdu. Bu yüzden Yunus Aleyhisselam başına neler geldiğini idrak etmemiş olsa gerek. Balığın karnında öyle içten tövbe etmiş ki ölüme ramak kala Allah tövbesini kabul edip balığın karnından çıkarmış. Karaya çıktığında hastaymış. Sebebi balığın midesindeki sindirim salgıları, oksijensizlik vs olabilir. Bu açıklamayı Süleymaniye Vakfı mealinde de görebiliriz.
Enbiya
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)
87. Balığın esiri (Yunus) hayatı kendine dar etmeyeceğimizi sanarak bir gün kızgın bir şekilde çekip gitmişti. Ama daha sonra balığın karanlıkları[*] içinde seslenmiş: “Senden başka ilah yoktur. Senin eksiğin de yoktur; ben yanlış yaptım” demişti.
[*] Yunus aleyhisselam Allah'tan izin almadan görev yerini terk edip gittiği için Allah cezalandırmış, balık tarafından yutulmuştu, Ayetteki “karanlıklar” ifadesi balığın karnını anlatmaktadır. (Bkz. Saffat 37/139-148) Bu âyete göre o, balık tarafından yutulduğunu anlamamış, karanlık bir deliğe girdiğini sanmıştı. Balığın yuttuğunu bilseydi ölmek üzere olduğunu anladığı için tevbenin ona fayda vermeyeceğini bilirdi. (Bkz. Nisa 4/17-18) Balığın karnında canlı kalabileceğini düşünemeyeceği için kendini bir delikte sanmış ve tevbe etmişti. Tevbesinin kabul edilmesi bundandı. Karanlıkları içinde diye meal verdiğimiz. فِي الظُّلُمَاتِ kelimesindekiال takısı, muzafun ileyhten ıvaz olduğu yani onun yerine geçtiği için ُظلُمَاتِ النون فِي Balığın karanlıkları anlamındadır.
Sonuçta Saffat suresinden gördüğümüz Yunus peygamber kurtulduktan sonra yüz binden fazla nüfusu olan kavmine elçi olarak geri dönmüş, kavmi de Yunus peygambere inanmış, Allah da onları belirlenmiş ecellerine kadar yaşatmış. Onu yüz bin, hatta daha çok kimseye elçi göndermiştik. Daha sonra ona inandılar. Biz de onları bir süreye kadar refah içinde yaşattık. Kur’an’dan biliyoruz ki elçi gönderilen toplumlar eğer elçinin getirdiklerine iman etmezse yok edilmişler. Nuh, Ad, Semud, Hud, Lut kavmi örnektir. Bunun tek istisnası Yunus peygamberin kavmi, iman edince ecel-i müsemma / belirlenmiş ecellerine kadar yaşamışlar. Bunun Yunus peygamberin kavmine özel bir durum olmadığını da alttaki ayetlerden anlıyoruz.
Yunus
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)
98. Keşke (azap gelip çatmadan) iman edip imanının faydasını gören bir kent olsaydı! Bunun tek istisnası Yunus’un halkıdır. İman ettiklerinde rezil edici azabı dünya hayatında üzerlerinden kaldırdık ve onları belli bir süreye kadar nimetlerden yararlandırdık.
Helak edilen diğer toplumların da ecel-i müsemmalarına kadar yasayabileceklerini alttaki ayetten öğreniyoruz. Bütün elçiler toplumlarına bu mesajı iletmiş.
İbrahim
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)
10. Elçileri şöyle dediler: “Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi olur! Günahlarınızı bağışlamak ve belli bir süreye kadar yaşatmak için sizi davet ediyor.” Onlar ise “Siz de tıpkı bizim gibi bir beşersiniz. Atalarımızın kulluk ettiği şeylerden bizi uzaklaştırmak istiyorsunuz, o halde bize boyun eğdirecek açık bir delil /mucize getirin!” demişlerdi.
Konuyu toparlarsak; Allah iki türlü ecel belirliyor. Biri ana rahminde vücudumuzun yaşayabileceği maksimum süre diğeri sadece Allah’ın bildiği belirlenmiş, ecel-i müsemma. İnsanlar veya toplumlar günah işler, tövbe etmezse ecel-i müsemma kısalır. Mesela bir insanın bedeni 100 yaşına kadar sağlıklı yaşayabilecek süreye sahipken ecel-i müsemma 100 yaşının altında olabilir. Ve günah işledikçe bu süre masala 60 yaşına inebilir. Allah 60 yılı belirlediğinde insanlar da bu süre dolmadan tövbe edip dönüş yapmazsa ömür 60 yaşında biter. Ama ecel-i müsemma olarak belirlenen 60 yaşından önce tövbe eder dönüş yaparsa Allah kısalttığı ömrü uzatır. Örneğimizdeki 100 yaşına kadar yaşama hakkını elde etmiş olur. Bu yüzden Allah Yunus Aleyhisselam ve kavmini örnek veriyor.
Yunus
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)
98. Keşke (azap gelip çatmadan) iman edip imanının faydasını gören bir kent olsaydı! Bunun tek istisnası Yunus’un halkıdır. İman ettiklerinde rezil edici azabı dünya hayatında üzerlerinden kaldırdık ve onları belli bir süreye kadar nimetlerden yararlandırdık.
Bu kadar ayetin deliliyle Ehl-i Sünnet’in Kader konusunda bize anlattıklarının Kur’an’dan hiçbir dayanağı olmadığına emin olabilirsin. Kader Ehl-i Sünnet’in bize anlatıldığı gibi değildir. Ecel kısalıp veya uzayabiliyor. Günahlar eceli kısaltır, tövbe eden belirlenmiş eceline kadar yaşar.