Neden İbadet Ederiz?


Bu sayfayı Allah neden ibadet etmemizi istiyor sorusunu soran cevap arayanlar için hazırladım. Benim de böyle sorular sorduğum, nedenini, nasılını araştırdığım konular çok oldu. Zaten bu site bu araştırmaların sonucu ortaya çıktı . Bu siteye adını veren Hayatın Sırrı dediğim bir şey var. Neden ibadet ederiz sorusuna bu çerçevede ve Müslüman olan Fransız rapçi Diam's'ı örnek vererek cevap yazmaya çalışacağım.

Fransız Repçi Diam’s’ın Müslüman Olma Hikayesi

Ayetleri ünlü insanların hayatın anlamını araması ve Müslüman olma hikayelerinde görmek kolay diye Diams’ı örnek vereceğim. Bunları görüp de “bunlar masal” diye bakmaman lazım. Bu bakış değişikliği bile hidayetine vesile olabilir. Yazdıklarımı görmezden gelerek “Müslüman olan bir tane kadın bulmuşsun onun üzerinden kurgu yapıyorsun” demesin umarım. Diam’s gibi yüzlerce örnek var. Örneğini verdiğim gibi insanlar nasıl Müslüman oldu diye sadece bu insanları anlatan kitaplar var. İstiyorsan onlardan alıp okuyabilirsin ya da internette bu hikayelerin anlatıldığı siteler var, oradan bakabilirsin. Ben sadece bir tane örnek vereceğim diğer herkesin de böyle olduğunu emin olabilirsin.

Diam’s Fransa’da çok ünlü bir rapçiydi. Gerçek adı Mélanie Georgiades. Çocukluğundan beri şarkı sözü yazıp müzik yaparmış. Fransa’da albümleri dört milyonun üzerinde satmış. Bir çok ödül almış. Şan, şöhret, para her şeye sahip ama mutlu değilmiş. Hayatında anlam olmadığı için depresyona girmiş. Yaşadığı hayatı sorgulamaya başlamış. Diam’s arayışta olduğu o dönemi şöyle anlatmış.

“Para, başarı ve güç, bunların hiçbiri beni mutlu etmedi. Mutluluğu arıyordum, yalnız ve mutsuzdum. Dünya’ya neden geldiğimi merak ediyordum. Biliyordum ki ünlü veya zengin olmak için gelmemiştim, çünkü bunların hepsine sahiptim ve bunlar beni mutlu etmemişti. Böylece sorularıma cevap aramaya başladım.”

Allah insanların bu arayışını görmek istiyor. Diam’s bir arkadaşını ziyaret ettiğinde arkadaşının Müslüman olduğunu öğrenmiş. Arkadaşı namaz kılarken Diam’s da namaz kılmasını bilmeden, taklit ederek namaz kılmış ve aradığını bulmuş. Bu namaz için şöyle konuşmuş.

“Namaz kılıp, secde ettiğim zaman Allah’la aramda olan rabıtayı hissettim.”

Diam’s daha sonra Kur’an’ı okumaya başlamış

“Okuduğum kitap vahiydi ve okudukça Allah’ın varolduğuna daha samimi bir şekilde inandım. O zamana kadar tek bir tanrıya inanıyordum. Fakat mutsuz olmaktan başka ne olduğum hakkında bir fikrim yoktu.”

Dua hakkında da şöyle konuşmuş;

“Müslüman olmadan önce, Allah’la konuşmam gerektiğini farketmemiştim. Şimdi ise hayatımda iyi şeylerde kötü şeylerde olsa, Allah’ın beni dinlediğini ve dualarıma cevap verdiğini biliyorum.”

Çoğu insan zengin hatta ünlü olma hayalleriyle yaşıyor. Hele bugünkü medyadaki şarkı söyle ünlü ol, yemek yap ünlü ol, saç tara ünlü ol, dans et ünlü ol, oyunculuk yap ünlü ol vs çağrısı buluğ çağından çıkan gençleri büyülüyor. Şarkıcı, dansçı, ahçı vs olma hevesi bilim adamı olma hedefinden çok daha fazla. Ama görüyorsun para, şan, şöhret mutluluk getirmiyor. Bunu Jim Carry’den de gösterebilirim. O da benzer şekilde konuşmuş;

“Dilerim herkes bir gün zengin ve ünlü olur ve hayalini kurduğu her şeye kavuşur; böylece aranılan esas cevabın bu olmadığını anlar.”

Diam’s aranması gereken anlamın Allah olduğunu gördü. Allah'a yöneldi. Allah da Diam’s’ın kalbini İslam’a açtı. Benim Hayatın Sırrı dediğim şey burada. Kalbi İslam’a açılan her kadın gibi Diam’s da tesettüre girdi, ibadetlere başladı.

müslüman olan Diams

Beyin Yıkaması Değildir Bu

Bir kadını soldaki resimden sağdaki resme ne çevirebilir? Üstelik Fransa gibi bir ülkede. Baskı sonucu tesettüre girdi denecek en son ülke. Bu değişimi anlayamayan insanlar "beyni yıkandı" diyor. İnsan dine yönelince sorularına cevap arar, kitap okur, tefsir dersleri dinler hatta bir yere sohbete giden arkadaşları varsa, onlara takılır. Sonra bu kişi kadınsa ve örtününce "gittiği yerde kızın beynini yıkadılar, çarşafa soktular" demeye başlarlar. Erkeklere de diyorlar. Sakal bırakıp, cübbe, sarık giyen erkeklere de aynı şekilde "beyni yıkandı" diyorlar. Biraz düşünsene; beyin yıkaması sayesinde bir kadını nasıl tesettüre sokarsın? Cehennemle korkutuyorlar ya da cenneti anlatıyorlar diyebilirsin. İyi ama Müslümanlar ibadetlerini cennet için ya da cehennem korkusuyla yapmaz. Cennet ödülü cehennem korkusuyla ibadet edenler olabilir ama işin özü böyle değil. İşte dışarıdan bakanlar bunu göremiyor; biz Allah’a kul oluyoruz. Ödül veya ceza korkusu değil. Allah istediği için ibadet yapıyoruz. Bana bir kitap göster, insanlar o kitabı okuyunca beyni yıkansın ve bunun dışa vurumu bütün dünyada aynı şekilde olsun. Böyle bir kitap olamaz. Allah'a, Kur’an’a yönelince başka bir şey oluyor. Sonradan müslüman olanların hayatlarında görmek kolay olduğu için Diam's'ı örnek verdim.

Müslümanlar için de aynı şey söz konusudur. Müslümanlarda zaten iman var. Bizler hayatımızı Allah rızası için yaşamaya başlarsak Allah da bize yaklaşmaya başlıyor. O zaman farklı bir bilinç, farklı bir idrak oluşuyor. İnsan Allah'a ne ölçüde yönelirse o ölçüde bilici artıyor. Gözündeki perde kalkıyor. Bunu yaşadığında neden neden ibadet etmeliyiz sorusu kendiliğinden cevap buluyor; çünkü ben Allah'ın kuluyum. Benim sahibim Allah. O'nun istediği gibi olmalıyım.

Bir Metin İki Tavır

Kur'an’ı Kerim'i birine veriyorsun, okuyor, "masal bunlar" diyor. Aynı Kitabı başka insana veriyorsun "ben de bunları arıyordum" diyor. Kadınsa başını örtüyor, ibadetlere başlıyor erkekse sakal sarık cübbe kılık kıyafeti bile değişiyor. Bu nasıl izah edilir? Aynı Kitabı okuyarak biri cennete gidiyor diğeri cehenneme, bunu biraz düşünsene. Müslüman olup da Kur'an'ın içeriğinden haberdar olmayan çok büyük bir kitle var. İster Müslüman olsun isterse imanı olmasın bir insan düzgün tercüme edilmiş bir meali okuyup, Allah benden neler yapmamı istiyor diye bir arayışa girdiğinde Allah da insanlara farklı bir bilinç veriyor. Tamamen insanların tavırlarıyla alakalı bir durum. Allah tavrına göre iman veriyor, imanını artırıyor ya da red ediyorsan olduğun halde bırakıyor. Kendisini geçici dünyadan kurtarıp Allah'a yönelen kadın erkek kerkesin giyim kuşamı değişir. Hepsi ibadete başlar çünkü kaçıncı kez yazıyorum Allah gerçekleri göstermiştir, farklı bir bilinç vermiştir. Sen de gerçek anlamda Allah'a yönelirsen sen de değişeceksin. İbadet etmeye başlayacaksın. Neden ibadet etmem gerekiyor diye düşünmeyeceksin.

Hayatın Sırrı dediğim, Allah'ın insanların kalbini İslam'a açması ya da zaten Müslümansa bilincini artırması nasıl oluyor diye Allah Dilediğini Saptırıp Dilediğini Doğru Yola Mı Getirir? sayfasından daha fazla bilgi alabilirsin.

"Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım."

İnsanlar bu ayeti duyduğunda “Allah’ın bizim ibadetimize ihtiyacı mı var” diyor. Bu elbette komik bir iddia olur. Allah neden yarattıklarının ibadetine ya da herhangi bir şeyine ihtiyaç duysun ki? Burada ihtiyaç sahibi insandır. Burada “ibadet” “kulluk” diye tanımlanan eylem çok kısır çerçevede ele alınıyor. Sanki Allah "bana namaz kılsınlar diye yarattım" demiş gibi algılanıyor. Bu ayeti doğru anlayabilmek için kulluk ne demek bunu doğru değerlendirmemiz gerekiyor. Kulluk birine kayıtsız şartsız boyun eğmektir. İbadetler de bu çerçevede yapılır; kime kayıtsız şartsız boyun eğdiysen ona saygıyla eğilir, şükreder, anarsın. Allah bunun bir tek Kendisine yapılmasını istiyor hatta Fatiha suresi beşinci ayette bunu söylememizi istiyor, (Allah’ım!) Kulluğu doğrudan sana yapar, yardımı doğrudan senden isteriz. Bu yazdıklarımdan "Allah'tan başkasına kulluk eden mi var" diyebilirsin. Evet var. Tarikatlarda kulluk Allah'a değil efendiye/şeyhe yapılır. Rahatsız edici bir cümle, farkındayım. Kulluğu birine kayıtsız şartsız boyun eğmek olduğunu aklında tutarak kısa bir mülakat okumanı isteyeceğim. Abdülaziz Bayındır İsmailağa Cemaati'nin hocalarıyla bir mülakat yapmış. Daha sonra bunu kitap haline getirmiş. Kitabın adı Kur'an Işığında Tarikatçılığa Bakış. O kitaptan bir kaç sayfa alıntı yaptım. Allah Zariyat elli yedinci ayette “kulluğu yalnızca bana yapın” derken tarikatlar müridlerine “şeyhe kul olacaksınız” diyor. Tarikatlarda efendiye nasıl kulluk edildiğini altta görebilirsin.

İsmailağa Cemaatiyle Yapılan Görüşme

ŞEYH EFENDİ - Biz insanlara, bize ibadet edin, demiyoruz ki.

BAYINDIR - Siz herhalde ibadetin ne olduğunu bilmiyorsunuz. Söyler misiniz bana, mürit şeyhin yanında nasıl olmalıdır?

ŞEYH EFENDİ - Bak, şimdi sana müridin adâbını söyleyeyim de içinde ne varsa ortaya dök. Müridin inancı şöyle olmalıdır: "Ben ancak bağlı bulunduğum şeyhim ile hedefime ulaşabilirim." Haklı dahi görünse mürîdin üstadına itirazı haramdır. Hz. Musa ile Hızır aleyhisselam kıssasında olduğu gibi şeyhe itiraz çok çirkindir. İtirazcının özrü kabul edilemez. İtirazdan doğan ayrılığın ilacı yoktur. Bu itirazın zararı, mürit üzerine akan feyzin kapanmasıdır. Müride lazım olan şartlardan biri de şeyhin emrettiği şeyleri tevil etmeyerek ve geciktirmeyerek yapmasıdır. Zira tevil ve geciktirme büyük kesintiye sebeptir. Adabtan biri de şeyhinin sevmediği hoşlanmadığı şeylerden kaçınıp, şeyhinin güzel ahlakına ve yumuşaklığına aldanıp da sevmediği şeyleri yapmamasıdır. Şeyh müride bir şey telkin ettiğinde devamlı onunla meşgul olmalı ve kalbine hayır ve şer bir şey getirmemelidir. Sadık müridin sermayesi sevgi ve bağlılıktır. İnatlık asasını ve muhalefet sevdasını bırakıp şeyhin emri altında sükunettir. Tarikata sevgisi ve şeyhine bağlılığı artan mürit tarikatta kalmaktan emin olur.

BAYINDIR - Yani kısaca mürit şeyhinin kölesi olacak. Hatta köleden de öte bir bağlılığı olacak. Çünkü köle efendisine zaman zaman baş kaldırır, baş kaldıramasa bile içinden homurdanır ama mürit hem içi ile hem de dışı ile şeyhin tam kölesi olacak. Şeyhin emri altında sessiz sedasız beklerse tarikattan atılma korkusu olmayacak.

ŞEYH EFENDİ - Mürit şeyhinin terbiyesinde ölü yıkayanın elindeki ölü gibi olmalıdır ki, şeyh, müride istediği gibi hareket edebilsin. Mürit tam bağlı olmazsa şeyh onu nasıl yetiştirebilir?

BAYINDIR - Bağlılığın da bir sınırı var. Burada bütün sınırlar aşılıyor. İnsanları kendine köle eden bir tek peygamber yoktur. Böyle bir şey Kur'an'a temelden karşıdır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Hiçbir insanın hakkı yoktur ki, Allah ona Kitap, doğru bilgi ve peygamberlik versin, o da tutsun halka, "Allah'tan önce bana köle olun" desin. Onun diyeceği şudur: "Kitabı öğrettiğinize ve okuduğunuza göre katıksız olarak Rabb’e köle olun". (Al-i İmrân 3/79) Diyorsunuz ki, eğer müridin şeyhine bir itirazı olursa bunun ilacı yoktur. Bunun için kölelik kelimesi de yetersiz kalır. Peki bu, şeyhe ibadet değildir de ya nedir?

BAYINDIR - Bakın, “İbadet” sözlükte taat anlamına gelir. Taat boyun eğmek demektir, daha çok “emre uymak ve izinden gitmek.” anlamında kullanılır. Türkçe’de buna kulluk denir. Abd (عبد) kul, yani köle anlamına gelir. İnsanlar, güçlerinin yettiğini kendilerine köle etmeğe, güç yetiremediklerine de köle olmağa yatkındırlar. Krallar halkı, kendi köleleri gibi görmek istemişler, kayıtsız şartsız boyun eğdirmeğe çalışmışlardır. Kur’an’da bunun örnekleri vardır: Firavun halkı toplamış ve şöyle haykırmıştı: "Sizin en yüce rabbiniz benim" (Naziât 79/23-24) Rab sahip demektir. Araplar kölenin sahibine rab derler. Biz de efendi deriz. Allah’tan başkasına köle olmayı reddedenler, Allah’tan başkasının kendi rableri ve efendileri olmasını da kabul etmezler. Dikkat ederseniz efendi kelimesi tarikatlarda sıkça kullanılır. Krallar siyasi ve askeri güçlerini kullanarak, zenginler paralarını, kimileri de dini kullanarak insanları kendilerine kul ederler. Dini kullananlar bunların en kötüsüdür. Çünkü insanlar bunlara kulluk etmeyi Allah'a kulluğun bir parçası sayarlar.

Abdülaziz Bayındır, Kur'an Işığında Tarikatçılığa Bakış, 140,141,142 - 146, 147 sayfalar.

Tarikatlardaki "Mürit şeyhinin terbiyesinde ölü yıkayanın elindeki ölü gibi olmalıdır" zihniyeti şeyhe kul olmak demektir. Zaten şeyhe kul olduğu için "Haklı dahi görünse mürîdin üstadına itirazı haramdır" diyebiliyorlar. Bir insana kayıtsız şartsız boyun eğmek, her dediğine uymak şirktir. Bunun örneği peygamberimizin zamanında Tevbe 31. ayet indiğinde yaşandı. Ayet şöyle;

Tevbe
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

31. (Yahudiler) Allah’ı bırakıp hahamlarını; (Hrıstiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rab edindiler. Oysa bunlar da ancak, bir olan Allah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır.

Peygamberimiz bu ayette geçen hahamların ve rahiplerin rab edinilmesinin ne demek olduğunu açıklamış.

Zemahşeri'de geçen bir rivayete göre Adiy b. Hâtem Hristiyanken Müslüman olmuş. Bir gün Hz. peygamber konuşmasında Tevbe otuz birinci ayette:

– “Onlar Allah’ı bırakıp hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rab edindiler.” sözünü duyunca: "Yâ Rasûlallah! Biz onlara kulluk etmiyorduk ki!

– "Peki, onlar size istediklerini helâl, istediklerini haram kılıyorlar ve siz de onlara uyuyor değil miydiniz?"

– "Evet!"– "İşte burada söylenen de odur" (Zemahşerî, II, 149; Râzî, XVI, 37)

Rahiplerin, hahamların, şeyhlerin, efendilerin elinde ölü gibi olanlar kendilerine anlatılanların Allah’ın emir ve yasakları mı yoksa bir tarikatın nesilden nesile aktardığı hurafeler mi olduğunu bilemez. Akıl ve sorgulama burada lazım. Sorgulayan, aklını kullanan yalnız Allah’a kul olur. Zariyat elli altıncı ayette; Cinleri ve insanları, kulluğu sadece bana yapsınlar diye yarattım ayetini de bu çerçevede düşünmek gerek.

Peygamberimiz Haklı Çıktı

Peygamberimiz diğer bir hadislerinde şöyle demiş;

“Sizler, kendinizden önce gelen ümmetlerin sünnetine kulacı kulacına, arşını arşınına ve karışı karışına muhakkak tıpa tıp uyacaksınız. Hatta onlar, daracık bir keler (kertenkele) deliğine girseler siz de oraya gireceksiniz.” Oradakiler, “Ey Allah’ın Resûlü! (Onlar) Yahudiler, ve Hıristiyanlar mı?” diye sordular. O da: “Bunlar değilse ya kimler?” cevabını  verdi.” (Buhari: 4/206, hn. 3456; Müslim: 8/57, hn. 6952) 

Yahudiler, Hırıstiyanlar ve tarikatlardaki gibi, adı unvanı ne olursa olsun kimseye sorgusun sualsiz itaat etme, kimsenin sözlerini tartışmasız doğru kabul etme. Sana din diye söylenen esasların Kur’an’dan dayanağı var mı kontrol et. Yoksa itibar etme. Alttaki ayet doğrultusunda sorgula, araştır, düşün.

Zümer
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

18. Sözü dinleyip en güzeline uyanları, Allah’ın doğru yola ileteceği müjdesini ver. Onlar, sağlam duruşlu olanlardır.

Allah bizden koyu belirttiğim cümledeki gibi olmamızı istiyor, "onlar sözü dinlerler en güzeline uyarlar." Allah, ölü yıkayıcısı elinde ölü olanları değil, sözü dinleyip en güzeline uyanları doğru yola ileteceğini söylüyor.

Başka Açıdan Değerlendirme : Neden Allah'ı Anar Büyüklüğünü Dile Getiririz?

Yalnız Allah'a kul olmanın dışında bir de Allah'ı anar, büyüklüğünü dile getiririz. Ateist gruplardan "Allah neden Kendisinin övülmesini istemiş" diye eleştiriler okudum. Allah'ı anıp, zikretmek için önce insanın Allah’ın varlığından şüphesinin kalmaması sonra da yaşadığı dünyaya, evrene bakıp delilleri, hassas düzeni görüp Allah’ın varlığını eserleriyle görmesi gerekir. Bunları gören Allah'ın büyüklüğünü dile getirir. Vakıa suresinde bunun bir örneği var, Allah burada meydan okuyor;

Vakia
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

57. Sizi Biz yarattık, tasdik etmeniz gerekmez mi?

58. Ana rahmindeki nutfeyi hiç düşündünüz mü?

59. Onu siz mi yaratıyorsunuz? Yoksa yaratan Biz miyiz?

60. Ölümlü varlıklar olarak sizi yarattık, şu işleri yapmaktan Bizi alıkoyacak kimse yoktur;

61. sizin benzerlerinizi değiştirip getirmemiz ve bilmediğiniz bir şekilde sizi yeniden inşa etmemiz hususunda.

62. Ant olsun siz, ilkin nasıl varedildiğinizi/yaratıldığınızı biliyorsunuz.Öyleyse düşünüp öğüt almanız gerekmez mi?

63. Ektiğinizi gördünüz mü:

64. Onu siz mi bitiriyorsunuz? Yoksa bitirenler Biz miyiz?

65. Dileseydik onu kupkuru bir çöp yapardık, siz de şaşırıp kalırdınız:

66. “Biz ağır bir borç altına girdik,

67. ama şimdi mahrum edilenleriz!” (diye sızlanırdınız).

68. İçtiğiniz suya baktınız mı iyice?

69. Onu buluttan siz mi indirdiniz? Yoksa indirenler Biz miyiz?

70. Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şükretmeniz gerekmez mi?

71. Tutuşturußp yaktığınız ateşi gördünüz mü?

72. Onun ağacını siz mi yarattınız? Yoksa yaratan Biz miyiz?

73. Onu bir hatırlatma ve gelip geçenlere/ihtiyacı olanlara bir fayda kıldık.

74. Öyleyse büyük Rabbinin ismini yücelt!

Yukarıdaki “gördünüz mü” “baktınız mı” diye sorduğu soruları “evet bunları Allah yaratmıştır, ben buna kesin inandım” diyorsan o zaman bunu göster, bütün bunları yapan büyük Rabbinin ismini yücelt! Allah bunun için anılıyor işte, büyüklüğünü gördükçe içinden anmak, ismini yüceltmek gelir ve bunu yapmaya başlarsın. Allah'ı yarattıklarıyla, eserleriyle tanıdıkça Allah aklının içinde büyür sen de o ölçüde küçülürsün, bunu idrâk etmeye başlarsın.

Yine Vakıa süresinin sonunda "Allah’a bağlı olmadığınızı düşünüyorsanız ölüm zamanı ölen kişinin ruhunu tutsanıza, ölmesin" diyor. Bir güç meydan okuyor.

Vakıa
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

81. Şimdi siz, bu sözleri (ayetleri) küçümsüyor

82. ve rızkınızı (yiyecek ve içeceklerinizi) yalanlıyor musunuz?

83. Ama can boğaza dayandığı zaman,

84. o zaman siz sadece bakıp durursunuz!

85. O anda, Biz ona (çıkacak can’a) sizden daha yakınız, fakat siz (Bizi) görmezsiniz.

86. Peki öyleyse, eğer (Bize) bağımlı olmadığınızı düşünüyorsanız,

87. sözünüzde doğrular iseniz onu (can’ı) geri çevirsenize!

Burada bir güç meydan okuyor, hiç kimsenin bunlara güç yetiremeyeceği ortada. Eğer bunu anlıyorsan o zaman büyük Rabbinin ismini ulula/tesbih et/yücelt!

Sıkıntılı Zamanlarda Değil Her Zaman Hatırla

İnsanlar mesela sıkıntı durumlarında “inşallah” kelimesini çok sık kullanır, benim şahit olduğum inancı zayıf insanlar bile kendi menfaatleri söz konusu olduğunda “inşallah” demeyi unutmuyorlar, “inşallah sınavda başarılı olurum” “inşallah işe alınırım” vb. Bu Allah’ı anmak demektir ama farkı kendi menfaatin için anıyorsun. Daha zor durumları düşünürsek mesela hastalıkları ya da korku duyulan olayları, imanı zayıf insanlar bile içlerinde bir yardım umudu taşıyor olabilir. Bunu da en güzel “inşallah” diyerek gösteriyorlar. Allah bu tavırları ayetlerde bildirmiş.

Enam
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

63. De ki: “Karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarıyor?” Boyun bükerek ve gizlice O’na yalvarırsınız: “Şayet bizi bu durumdan kurtarırsa; elbette şükredenlerden olacağız” diye.

64. De ki: “Allah sizi ondan ve bütün sıkıntılardan kurtarıyor! Sonra yine de ortak koşuyorsunuz!”

Sıkıntı zamanında pek çok insan Allah’ı anıyor, Allah da diyor ki “Beni her zaman an” bu kimin yararına dersin? Allah’ın bizim “çok büyüksün” dememize ihtiyacı yok ki. Bu Allah’a kul olma bilinci ile ilgili.

Ahiret Sıkıntısı Çekenler Allah'ı Anar

Bununla beraber başından bir şeyler geçen insanlar mesela işlerini kaybedenler, iflas edenler, zor hastalıklara yakalanıp uzun süre tedavi olanlar vb süreçlerde imanı olanlar ister istemez Allah’a yaklaşır. İçinde bulunduğu durum için dua eder, yardım ister. Bu süreç ne kadar sürerse sürsün rahata kavuştuğunda artık Allah’ı daha önce olmadığı kadar anmaya başlar. Bunları böyle yazıyorum ama bunları yaşamak lazım, bir sıkıntın yoksa dünya sana yetiyorsa Allah’ı anmak aklından geçmez, içinden gelmez. İşte dünya sıkıntısı olanların Allah’a yönelmesi dertlerine çare istemesi gibi ahiret sıkıntısı çekenler de Allah’ı çok anarlar. Allah’ı ne ölçüde merak ediyorsan, görmek istiyorsan o ölçüde Allah’ı anar, bu sıkıntına ahirette karşılık umarsın yani Allah’ı görmek istersin. Allah’a, yeniden dirileceğine imanı olan Allah’ı çok anar çünkü derdi artık dünya değil ahirettir. Bu hal insanın içinde vardır, inananlara zor gelmez hatta Allah’ı anmak insanların hoşuna giden bir haldir. Böyle tersten gidince, insanların gecenin bir yarısı kalkıp, namazlarda, hiçbir şey yapmazken Allah’ andıklarını göz önünde tutarsan Allah’ın “Beni çok sık anın” demesi bir yol göstermedir. İnsanlar Allah’ın “benim O’nu anmama ihtiyacı mı var diyor” elbette yok. Öyle bakarsan Allah’ın neye ihtiyacı olabilir? İnsanlar bu davete sırtını döndüğü için Allah'ı çok anan, çok ibadet eden insanların gerçek olduğunu anlayamıyor. Hem Kur'an uydurulmuştur diyip hem de benim Allah inancım var demek hiçbir şey ifade etmez. Böyle bir durumda Allah'a olan inancı aldatıcıdır, yeter sanırsın ama yetmez çünkü Allah peygamberlerine, kitaplarına yani davetine icabet edene yardım etmektedir. Kur'an' uydurulmuş diyen mümkün değil neden gece yarısı kalkıp ibadet edildiğini, insanların seher vakitlerinde af dilediğini anlayamaz. Ama davete uyanlar bir zaman sonra kesin bilgiye ulaşırlar, kendi kendilerine ikna olurlar.

Rad
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

19. Rabbinden sana indirilenin doğruları içerdiğinin bilincinde olan, ona karşı körlük edenle bir olur mu? O doğru bilgiden yararlananlar sadece sağlam duruşlu[2*] olanlardır.

20. Bunlar, Allah’a verdikleri sözü yerine getiren ve antlaşmayı bozmayan kimselerdir.

21. Bunlar, Allah’ın kurulmasını istediği bağı kuran, Rablerinden korkan ve verecekleri hesabın kötü olmasından endişe edenlerdir.

22. Yine bunlar, Rableri yüzlerine baksın diye sabreden, namazı tam kılan, kendilerine verdiğimiz rızıktan, gizli açık harcayan ve kötülüğü iyilikle savan kimselerdir. O son yurt işte onlarındır.

23. Orada kalıcı bahçeler bulunur. Babalarından, eşlerinden ve evlatlarından uygun durumda olanlarla beraber olurlar. Melekler her kapıdan yanlarına girerler.

24. “Esenlik ve güvenlik sizedir (Selamun aleykum)! Bu, sabrınızın karşılığıdır. O dünyanın sonu ne güzel oldu!” derler.

Allah'ın Değil İnsanın İhtiyacı Var

Allah'ın bizim hiçbir şeyimize ihtiyacı yoktur, bizden istedikleri şeyleri bizim yararımıza, biz faydalanalım diye istemiştir, kendisinin ihtiyacı olduğu için değil. Tersten anlattım, umarım karışıklık olmamıştır. Zaten insanlar Allah’ı anar haldeler, bu insanların içinden gelen bir şey. Allah’ı dışarıdaki ayetleriyle görüyorsan o zaman O’nu çok an, büyüklüğünü dile getir. Kendinle ilgili sıkıntılarda dualarına karşılık bulunca Allah’ı çok an, büyüklüğünü dile getir, bu aynı zamanda şükürdür.

Allah peygamberimize [sallallahu aleyhi ve sellem] tüm yaşadığı olumsuzluklara, işkencelere rağmen şöyle demiş.

Kaf
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

39. Onların dediklerine sabret/aldırış etme; güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini överek tesbih et.

40. Gecenin bir bölümünde ve secdelerin/namazın ardından da... (O’nu överek tesbih et).

Allah aynı şeyi müminlere de söylemiştir.

Ahzab
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

41. Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin/hatırlayın/anın.

42. Onu sabah akşam tesbih edin/çokça aklınıza getirin.

43. O’dur sizi karanlıklardan aydınlığa çıkaran, melekleri de sizin için bağışlanma dileyen ve müminlere karşı da çok merhametli olan!

44. Allah’a kavuşacakları gün, müminlere yönelik esenlik dileği: “Selam”dır. Allah onlara çok değerli bir ödül hazırlamıştır.

Yol budur. Kibir, kendini büyük görmek, Allah’ı anmayı kendine yedirememek, “benim anmama mı ihtiyacı” var demek de bu yolun tam tersi. Allah büyüklük taslayanları sevmediğini söylüyor.

Mümin
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

56. Allah’ın ayetleri hakkında, kendilerine gelmiş bir delil olmaksızın, tartışıp duran kimseler var ya; şüphesiz ki, onların göğüslerinde, kendisine asla erişemeyecekleri, bir büyüklük taslamaktan başka bir şey yoktur! Öyleyse sen Allah’a sığın/yönel. Şüphesiz O; işitendir, görendir.

Nahl
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

22. İlahınız bir tek ilahtır! Ahirete inanmayan kimselerin kalpleri inkârcıdır. Onlar büyüklük taslarlar.

23. Gerçek şudur ki; şüphesiz Allah, gizlediklerini de biliyor, açığa vurduklarını da!.. Şüphesiz O, büyüklenenleri sevmez!

İnsanlar eğer büyüklük taslamaz, Allah’ın büyüklüğünü takdir edip dinine girer bu doğrultuda çalışırsa gün gelip de Allah’ı en çok ananlardan olmaları sürpriz olmaz.