Kâlû Belâ - Allah'a Verilen Söz Nedir? Ruhlar Aleminde Allah'a Söz Verdik Mi?


Sayfa Başlıkları

★★★

Kalu Bela Hakkında Görüşler

Bu konu Araf suresi 172 ve 173. ayetlerinde geçiyor. Geleneksel olarak kâlû belâ Allah’ın bizler yaratılmadan evvel ruhlar aleminde dünyada yaşayacak bütün insanların ruhlarını bir araya toplayıp “Ben sizin Rabbiniz değil miyim” diye sormuş ve bizler de “elbette Rabbimizsin” demişiz. Kâlû belâ ismi buradan geliyor. Ayette geçen Elestü birabbiküm, "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?, kâlû Belâ ise verilen cevap Evet dediler, demek. Ayeti alt tarafa yazacağım, önce açıklama yapayım. Gelenek bu ayeti "Allah Adem'den bütün nesilleri aldı, bir alanda topladı, sonra da ben sizin rabbiniz değil miyim diye sordu" diyor. Bir defa ayette "Adem'den bütün zürriyetini aldı" diye bir ifade yok "Ademoğullarından zürriyetini aldı" ifadesi var. Ademoğlu ifadesine bütün erkeler ve kadınlar dahildir. "Ademoğullarından zürriyetini aldı" ifadesi bir mecazdır, bu soya sebep olan sudur. Bu da buluğ çağına girince olur. Yani Allah bütün Ademoğullarını buluğa girene kadar varlığına şahit tutar demektir. Çocukların dört beş yaşından itibaren "Allah'ın boyu ne kadar, nerde oturuyor" gibi Allah'ı sormaya başlamaları bu yüzdendir. Bu sorular ve merak buluğa kadar sürer. Buluğa giren bir erkek ya da kız artık Allah'ın varlığına kesin şahit olmuştur. Allah bu yaşa kadar herkese varlığının delillerini gösterir. Ayet bunu anlatmaktadır. Atta ayetin açıklamasında c şıkkı bunu söylemektedir.

Suat Yıldırım bu ayetin açıklamasında bütün görüşleri yazmış. O yüzden onun mealini kullandım

Araf
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

172. Rabbinin Âdem evlatlarından, misak aldığını da düşünün: Rabbin onların bellerinden zürriyetlerini almış ve onların kendileri hakkında şahitliklerini isteyerek "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" buyurunca onlar da "Elbette!" diye ikrar etmişlerdi. Kıyamet günü "Bizim bundan haberimiz yoktu!"

173. Yahut: "Ne yapalım, daha önce babalarımız Allah'a şirk koştular, biz de onlardan sonra gelen bir nesil idik, şimdi o bâtılı başlatanların yaptıkları sebebiyle bizi imha mı edeceksin?" gibi bahaneler ileri sürmeyesiniz diye Allah bu ikrarı aldı.

Bu âyette Cenab-ı Allah, Kendisini Rab kabul ettiklerine dair insanlardan ikrar aldığını bildirmektedir. Bu ahdin zaman ve mekânı hakkında farklı anlayışlar mevcuttur. Âyet-i kerime bu esas prensibi kesin olarak ortaya koymakla beraber, işin cereyan tarzını kesin olarak bildirmediğinden anlayış farkları ortaya çıkmıştır. Şöyle ki:

a- Babasının sulbünden ayrıldığı sırada olmuştur.


b- Baba sulbünden çıkıp ana rahmine düşerek yumurtayı döllemesiyle ceninin oluşmasını müteakip ruh üflenme vaktinde (takriben dört aylık iken) olmuştur.


c- Büluğa erme çağında Allah'ın nimetlerine ve rububiyetine bizzat şahit olmaları tarzında olmuştur. Bu yorumu yapanlar âyette temsilî (sembolik) bir anlatım olduğunu düşünürler ve derler ki: Allah varlığının, birliğinin delillerini kâinata yerleştirmiştir. Kendi varlıklarına yerleştirdiği akılları da buna tanıklık etmiştir. Bunları yapmakla, insanın Rabbini ikrar etmesi için bütün şartları hazırlamasıyla âdeta onun şahitliğini almış saymıştır.


d- İnsanlığın babası Hz. Âdemin sulbünden kıyamete kadar gelecek bütün zürriyetini çıkarıp onlara: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" dedi. Onlar da: "Elbette" dediler. Ve o gün takdir kalemi, kıyamete kadar olacak şeyleri yazdı, bitirdi. Bu son izah aslında çeşitli tariklerden hadis olarak rivâyet edilmiştir. Tefsircilerin ekserisi bunu kabul ettikleri gibi, müslümanlar arasında en yaygın inanç da budur. Bütün insanların aslını teşkil eden genlerin, bütün insanların Babasının sulbüne sığabileceğini genetik biliminden öğrenmekteyiz. Allah rûhlar aleminde bu ilk ahdi almış olup, bizlerin "kalû belâ"dan beri müslüman olmamıza mani yoktur. Allah'ın kudreti böyle yapmayı dilemişse öyledir. Vallahu a'lem. [Suat Yıldırım]

174. İşte Biz böylece, âyetleri iyice açıklıyoruz, olur ki düşünürler de inkârlarından dönüş yaparlar.

Kalu Bela Bu Dünyada Gerçekleşir

Alttaki ayette Allah’ın herkese ayetlerini bu dünyada göstereceğini söylediğini görebilirsin.

Fussilet
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

53. Onlara, çevrelerinde ve kendi bedenlerinde olan âyetlerimizi göstereceğiz, sonunda onun (Kur’ân’ın) tümüyle doğru olduğu, onlar açısından iyice ortaya çıkacaktır[*]. Sahibinin her şeye şahit olması yetmez mi? 

[*] Tabiatta bulunan her şey Allah'ın âyetidir.  Çevremizde ve vücudumuzda yer alan bu âyetler, Kur'ân ayetleriyle tam bir uyum içindedir. Kendini yaratanın Allah olduğunu bilmeyen yoktur. Kur'an âyetlerinin, kendi yapısı ve tabiatta yaptığı gözlemlerle uyum içinde olduğunu gören herkes, Kur’ân’ın Allah'ın kitabı olduğu konusunda tam bir kanaate varır. Allah dinini şöyle tanımlamıştır: Yüzünü dosdoğru bu dine, Allah’ın insanları yarattığı fıtrata çevir. Allah’ın yarattığının yerini tutacak bir şey yoktur. Doğru din budur, ama çoğu insan bunu bilmez. (Rum 30/30)

Araf yüz yetmiş ikinci ayetle Fussilet elli üçüncü ayeti beraber düşünürsek, Allah bluğ çağına kadar herkese çevrelerinde ve kendi bedenlerindeki ayetleri gösteriyor. Şahitlik burada başlıyor. Kişi bluğ çağına geldiğinde o zamana kadar dış dünyada ve kendi bedeninde gördükleriyle yaratıcıyı kavramış oluyor. Hatta insanlar dış dünyadaki ayetleri görünce Kur’an’ın da Allah’tan gelmiş olduğuna şahitlik edecek kadar kesin kanaate sahip oluyorlar.

Ayette Allah kendi varlığına insanları şahit tutuyor çünkü dünyanın neresinde, hangi ailede doğarsan doğ Allah’ı bilmen gerekir ki, bizim bundan haberimiz yoktu yahut da biz babalarımızın yoluna uyduk onlardan ne öğrendiysek ona inandık şimdi babamın bana öğrettiğinden dolayı bana ceza mı vereceksin demesinler diye. Herkes doğada, kâinatta veya kendi vücudundaki sistemlerle Allah’ın varlığını ve birliğini kendi gözlemleriyle kavrar.

"Doğaya Bakınca Yaratıcı Bir Gücün Varlığını Hissediyorum" - Richard Dawkins

Richard Dawkins’in bu ayetlerin anlattığı gibi Allah’ın varlığına ve birliğine şahit olduğunu söyledi. Özellikle Allah'a imanı olmadığını söyleyen, evrim bilimci birinin sözlerini gösteriyorum ki Allah Kendisini nasıl şahit tutmuş görülsün diye.

Dawkins’in bu açıklamalarından sonra Allah’ın varlığına dair delilleri gördüğünü görebiliriz ve ayette geçen Kalu Bela'nın ruhlar aleminde değil dünyada Allah’ın varlığına dair delilleri gördükten sonra "O’na teslim olmak isteği" olduğunu görebilirsin. Bu herkeste olur, pek çok bilim adamının bu şekilde açıklamaları var. Bu açıklamalar özelikle bilim adamlarında çok daha belirgin bir şekilde görülür. Çünkü doğayla, evrenle uğraşmak Allah’ın delillerini görmek demektir.

Richard Dawkins “Hepimiz evrenin güzellikleri, hayatın karmaşıklığı, evrenin büyüklüğü, yeryüzünün yaşı için adeta dini bir hürmet hissini paylaşıyoruz ve bu huşu ve tapınma duygusunu tek belirli bir kişiye ya da bir faktöre tapınma duygusuna çevirmek çok cazip. Bunu bir yapıcı yaratıcıya atfetmek istiyorsunuz” derken Allah’ın varlığına şahit olduğunu söylemiş oluyor. Daha sonra “Bunların daha iyi bir açıklaması olduğunu, sadece doğal sebepler yüzünden meydana geldiklerini kavramak insan aklının yüce bir başarısıdır” diyerek de Allah’ı örtmüş, Allah’ın yerine bilimi koymuş oluyor. İnsanlar Budizm, Hinduizm, Zerdüştlük, Evrim teorisi, felsefecilerin görüşü ya da kendi oluşturduğu düşünce yapısı, adı her neyse Allah’ın yerine neyi koyduysan, onunla Allah’ı örtmüş oluyorsun. Buna kafirlik deniyor. Kalu Bela bu dünyada gerçekleştiği için Hesap günü Allah’ı ikinci sıraya alanlara şöyle denecek.

Ali İmran
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

106. O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara; “İmanınızdan sonra inkâr ettiniz, öyle mi? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azabı tadın” denilir.

Bu ayetteki “yüzleri kararanlar” tüm zamanlardaki kafirleri içine alır. Bu insanlar yaşadığı dönemde bir peygamber görmese, Allah’ı, dini anlatacak hiç kimseyle karşılaşmasa bile Allah onlara Araf yüz yetmiş iki ve Fussilet elli üçüncü ayetlerde olduğu gibi kendi varlığına şahit tutmuştur. Bu şahitliği örtenlere o yüzden “İmanınızdan sonra inkâr ettiniz, öyle mi? denecek. Bu şahitliği neden Allah bizzat Kendisi yaptığını Araf yüz yetmiş ikinin sonu ve yüz yetmiş üçüncü ayette şöyle açıklıyor; Artık kıyamet günü, “Biz bunun farkında değildik” diyemezsiniz. Şunu da diyemezsiniz: “Önceden ortaklar uyduran atalarımızdı. Biz ise onlardan sonra gelen bir nesildik. O boş işlere dalanların yaptıklarından ötürü bizi yok mu edeceksin?” diyemeyecekler çünkü kendilerine din ve Tanrı anlatılmamış olsa bile Allah onları Kendisine şahit tuttu.

Kafir Ne Demek?

Kafir, Kur'an'da çiftçi anlamında kullanılıyor. Hadid suresinin yirminci ayetinde geçiyor, meseli gaysin a’cebel kuffâre nebâtuhu. Koyu belirttiğim kuffare kelimesi kafirin çoğulu, çiftçiler demek. Ayetin alamı; bu hayat, bitirdiği bitkilerle çiftçileri hayran bırakan bereketli yağmura benzer." Ne alaka kafirle çiftçi? Çiftçiler tohumu tarlaya ekip üstünü örtüyor ya oradan geliyor. Kafir 'örten' demektir. Çiftçiler nasıl toprağa tohum ekip üstünü örtüyorsa, inanmadığını söyleyenler de aslında kalplerinde var olan imanlarını örtüyor. Richard Dawkins’e “aslında sen ruhlar aleminde Allah’ı gördün, Allah sana soru sordu sen de cevapladın, Allah’ı rabbin kabul ettin” desek buna inanır mı? Buna hangi ateisti inandırabilirsin? Bunun yerine “Allah seni buluğa erdiğinde seni de diğer herkes gibi varlığına şahit tuttu ve sen bunu kendi vücudunda, çevrende, doğada, uzayda fark ettin ve hatta bunu itiraf ettin desek ne düşünür acaba? Bu insanlar buluğa erdiğinde Allah’ı kabul ediyor ama daha sonra üniversiteye gittiklerinde Darwin’i okumaya başlayınca imanlarının üstünü örtüyor. Richard Dawkins'in neden böyle konuştuğunu kafir kelimesinin anlamından çıkarabilirsin. Olmayan bir şey örtülmez. Var olan imanını örtüyor.  Bunun Kur’an’daki örneği Firavun’dur.

Firavun’un İmanı

Allah Kur’an’da anlattığı geçmiş dönem kıssalarında mucizelerden de bahsediyor. Yaşadığımız çağda peygamber olduğunu iddia eden insanlara rastlamışsındır. Peki bugün gerçekten bir peygamber gelecek olsaydı o kişinin peygamber olduğuna nasıl inanırdık? Bunun en etkili yolu göstereceği mucizelerle inanabilirdik. Mucizeyi veren de Allah’tır. Ama mucize son çaredir. Mucizeye de inanmayan milletler yok edilmiş. Musa peygamberin de mucizeleri varmış. En ünlüsü Kızıldeniz’i ikiye ayırması. Ayette şöyle geçiyor;

Musa’ya şunu bildirmiştik: “Kullarımızla birlikte geceleyin yola çık. Onlara denizde kuru bir yol aç. Sana yetişmelerinden de korkma; endişeye kapılma.” 

Ta Ha
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

78. Derken Firavun, ordularıyla birlikte onların peşine düştü. Sonra deniz onları iyice içine gömdü.

Deniz kapanınca Firavun ve ordusu ölümle yüz yüze geldi. Ölümü gören Firavun sakladığı imanını ortaya çıkardı “ben de inandım” dedi.

Yunus
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

90. İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun ile orduları, onları yakalamak ve ezmek için hemen peşlerine düştüler. Boğulmak üzereyken Firavun dedi ki “İsrailoğullarının inanıp güvendiği ilahtan başka ilah olmadığına inandım. Ben de tam teslim olanlardanım(müslümanlardanım)” 

91. (Allah:) “Şimdi mi? Oysa bu ana kadar isyan içindeydin, bozguncunun tekiydin. 

Allah doksan birinci ayette ölümü görünce inancını ortaya çıkara Firavun'a “şimdi mi?” diyor. Ölüyorsun ve inandığını söylemeye çalışıyorsun öyle mi? Daha önce neden söylemedin? İşine gelmedi çünkü. İman ederse hakimiyetini, Krallığını kaybedecekti. Kafirlik böyle bir şey. Ölürken iman ettiklerini söylemeye çalışırlar. Richard Dawkins de Firavun gibi bir tehlikeyle karşı karşıya gelse o da iman ettiğini söylemeye çalışır. İman onlarda her zaman var ama örtüyorlar.

Davkins’in bir açıklamasını daha göstereyim. 9 yaşında dininin bir tesadüf olduğunu fark etmiş, burası çok ilginç “garip ama şu anda anlayamadığım bir sebepten dolayı on üçümde bu şüpheleri kaybettim ve kiliseye kabul edildim" diyor. Dawkins on üç yaşında samimiyetle inanmış kendi itirafıdır ama on beş on altısında inancını tamamen kaybedip Oxford’a gitmiş ve Darwin’i keşfedip “her şeyin” nasıl olduğunu Evrim teorisine bağlamış.

Richard Dawkins On Üç Yaşında İnanıp On Beş Yaşında Ateist Olmuş

Bunu bir iddia ile söylersem belki okuyanlarda rahatsızlık uyandırabilir ama Dawkins’in dokuz yaşında şüphelerinin olup on üç yaşında bu şüphelerin kaybolup samimiyetle inanması bir tesadüf değildir. Bunu herkes yaşıyor, buluğa eren herkes Allah’ın varlığına ve birliğine kesin inanç sahibi olur. Bunu Allah’ın varlığına şahit tutmaya bir örnek olarak görüyorum. Nedeni mülakatın devamında Darwinizmi kabul ettikten sonra ileriki yaşlarında yani ateistken doğaya, evrene baktığında bir yaratıcıya bağlanma hissini duyduğunu söylemesidir hatta bunu diğer bilim adamlarının da hissettiğini söylemiştir.

Kâlû Bela - Nasıl Anlamalıyız?

Bu konuda Bayındır hocadan bir açıklama gösterebilirim.

Allah'ın Varlığını Gösteren Ayetler

Allah’ın yaratmasıyla, varlığıyla ilgili ayetlere buradan bakabilirsin. Allah'ın Varlığının Delilleri

Allah Herkese Nerede Yaşarsa Yaşasın Varlığını Bildirir

Allah her kese, hangi dili konuşursa konuşsun, hangi dine mensup ailede doğarsa doğsun varlığının delillerini gösterir. Aksi taktirde hiçbir delil görmesek nasıl inanıp da Allah’a yönelebiliriz. Bununla ilgili prof Kerim Yavuz’un yazdığı daha doğrusu yaptığı araştırma demek lazım, “çocukta dini duygu ve düşüncenin gelişmesi” kitabından bazı bölümler taradım bunlardan göstereceğim. Burada göreceğin 7-12 yaşarası bütün çocukların bluğa erene kadar kendi varlığını, çevresi, dağları, nehirleri, güneşi, ayı sorgulaması, bunları kim yaptı sorusunun cevabını aradıklarını göreceksin. Abdülaziz hocanın çocuklar buluğa erene kadar Allah’la ilgili sorular sorar, buluğa erince artık şüpheleri kalmaz çünkü Allah’ın varlığına hem kendisiyle hem çevreleriyle şahit olmuştur demesi boşuna değil, bu konu ile ilgili yapılmış gözlemlenmiş çalışmalar var. Dokuz yaşında çocukların çok ilginç cevapları var. “çevreme baktım, dağları, nehirleri gördüm, aya güneşe baktım bunları kimin yarattığını düşündüm” diyenler var. Bilimle dini birbirinden ayırdığın zaman, Allah’ın varlığına, Kur'an'ın gerçek olduğuna dair delilleri görmekte zorlanırsın. Bu ayet bütün herkesin hayatında yedi yaşından itibaren bir gerçektir.

Fussilet
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

53. Onlara, çevrelerinde ve kendi bedenlerinde olan âyetlerimizi göstereceğiz, sonunda onun (Kur’ân’ın) tümüyle doğru olduğu, onlar açısından iyice ortaya çıkacaktır[*]. Sahibinin her şeye şahit olması yetmez mi? 

Prof. Kerim Yavuz "Çocukta Dini Duygu ve Düşüncenin Gelişmesi"

En başta çocuklara hangi sorular sorulmuş onun listesi var. Sorulardan sonraki gelen sayfada "Dini İnancın Uyanışında Dış Eetmenler" başlığı var. Bu işte Kalu Bela'dır. Çocuklara dış dünyadan Allah'ı nasıl tanıdıkları sorulmuş. Her sayfayı okumak zorunda değilsin. Hangi soru sorulmuş ve çocuklar ne cevap vermiş bunu görsen yeter.



Çocuklara Tanrı Var Mı Diye Sormuşlar

Çocuklara Allah’a inanıyor musun diye sormuşlar. Eğer kâlû belâ videosunu dinlediysen, Kerim Yavuzun kitabından taradığım bölümleri okuduysan yabancı ailelerde doğmuş bu çocukların nasıl Allah'a inandığını biliyorsun demektir. Allah herkese varlığına şahit tutuyor. Bu videoları hazırlayanlar aslında her çocuğun Allah'a şahit oluşunun belgesini yayınlıyorlar farkında değiller.


Bazı çocukların "Tanrı var mı" sorusuna olumsuz cevap vermesi sorularına yeterince cevap alamamış olması olabilir. Çocukluktan itibaren çevresini sorgulayan insanların sorularına cevap alamaması insanları ileriki yaşlarda Allah’tan uzak yaşamasına sebep olabilir. Bu sitede eğer okuduysan dünyada hayatın evrim teorisinin iddia ettiği gibi tesadüfle başlama ihtimalinin pek çok kez “sıfır ihtimal” olduğunu gördün. Bunun tam tersi Allah’ın herkese kendisine karşı şahit tuttuğunu da gördün. Kerim Yavuz’un kitabına baktıysan Allah’ın kendi varlığına bu dünyada bluğa erince şahit tutma olayının 7-12 yaş çocuklarının verdiği cevaplarda açıkça görmüşsündür. Zaten bu çalışmanın yapılması da Herkesin 7 yaşından itibaren çevresini sorgulayıp gördüklerinin sahibini aradığını göstermek.

Ruhlar Alemini Hatırlayan Var Mı?

Şimdi düşünürsek şu an ruhlar alemini hatırlayan var mı? Hatırlasak Allah’ı hatırlarız. Hiç kimse kafir olamaz. Hatırlasak, şahitlik ettiğimiz Allah’ı inkar edebilir miyiz? Hatırlamadığımıza göre Allah hatırlamadığımız bir olaydan ötürü neden bizi sorumlu tutsun? Buluğa erdiğinde Allah’ın varlığına kendi kendine şahit olmak, çevremizde gördüğümüz her şeyin kaynağını aramak, “bütün bunları kim yaptı” sorusunu sormak, bunun cevabı insanı mümin ya da kafir yapıyor. Sorduğun soruların cevabını evrim teorisinde zannedenler kafirlik yoluna giriyor. Diyorlar ki "gördüğünüz her şey, bütün canlılar bir hücreden evrimleşerek oluştu." Buna inanmakta zorlanan insanlar "olur mu canım öyle şey, bu kadar şey kendi kendine, tesadüfen olamaz" dediğin zaman diğer kapı açılıyor, Allah’ın kapısı. "Bunları bir yaratan olmalı" dediğin zaman Allah’ın yoluna girmiş oluyorsun. İşte o zaman Allah’ın “Rab” olduğuna şahitlik etmiş oluyorsun. Ayrıca şöyle bir durum var; bir insan düşün, buluğa ermiş çevresini anlamaya çalışıyor, nereden geldiğini düşünüyor, ileriki yaşlara geldiğinde çeşitli açıklamalarla karşılaşıyor, o zaman başka bir tercih yapma aşamasına geliyor. Karşısında evrim ve yaratılış konusunu bulan bir kişi artık kendisi karar veriyor, şahitliğini gizleme aşaması burada başlıyor. Evrimi tercih eden insan gözünde perde ile kalacak demektir. Ona Ali İmran'da ki soru sorulacak “İmanınızdan sonra inkâr ettiniz, öyle mi?”

Bu ayeti unutma.

Ali İmran
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

106. O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara; “İmanınızdan sonra inkâr ettiniz, öyle mi? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azabı tadın” denilir.

Allah'ı İdrak Edebileceğimiz Deliller Yok Mudur?

“Delil yok, nasıl inanacağız” diyenler için Kur'an bize Allah’ı tanıyabileceğimiz kavrayabileceğimiz ayetler geldiğini söylüyor. Burada ayet dendiği zaman bunlar ille de Kur'an'ın içinde ki ayetler değildir, Allah’ın insan vücudunda da ve doğada da birçok ayetleri bulunuyor. Burada söylenen şey basiret sahipleri doğada ve kendi vücudundaki ayetleri incelerse burada tesadüften öte bir düzen, göreceğidir. Hiç birimiz Allah’ı göremeyiz ama Allah Kendisini kavrayabilmemiz için bu düzen içerisine ayetler yerleştirmiş.

Enam
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

104. Rabbinizden size göstergeler (basiretler) geldi. Kim görürse kendi için görür, kim de körlük ederse kendi aleyhine olur. Ben sizi koruyacak değilim.

Ayette geçen Rabbinizden basiretler (anlama ve kavrama araçları) gelmiştir ifadesiyle doğada gördüğümüz kanunların aslında Sahibini kavrama araçları olduğunu düşünmek yanlış olmayacaktır. Newton yerçekimi kanunu keşfettiğinde bunun düşünen insanları yaratıcıya inanmaya ikna edeceğini umduğunu yazmış. Bunlar tesadüf değil çünkü Allah bu kanunların basiret sahipleri için anlama ve kavrama araçları olduğunu söylüyor. Bu kanunları araştıran okuyan herkes bir düzen olduğunu fark edecektir. İsac Newton evrimin olamayacağına dolayısıyla ateizmin saçmalık olduğunu ifade eden bir yazısı var.

Newton'un ateizm hakkında görüşleri

Newton bir yaratıcı olacağına nasıl kanaat getirmiş olabilir dersin? Newton bu evrende geçerli olan sistemlerin bazılarını, en meşhuru çekim kuvvetini, matematik denklemleriyle kağıda dökmüş birisi. Basiret sahipleri Allah’tan gelmiş bulunan anlama ve kavrama araçlarını görüyorlar, bunların tesadüfle falan izah edilemeyecek kadar hassas dengeleri olduğunu görünce Allah konusunda şüpheleri kalmıyor. Bu sistemleri herkes görüyor ama iş bunu fark ettikten sonra başlıyor. Bu düzeni, bu kanunları tesadüfî oluşumlar olarak mı adlandıracaksın yoksa bir Düzenleyici olması gerekiyor mu diyeceksin. Bu insanın özgür iradesiyle yaptığı bir tercihtir. Ayetin diğer ifade ettiği gerçek artık kim görürse, yararı kendisinedir. Kim de (gerçeği görmekten kaçınırsa) körelirse kendi aleyhinedir diyor. Burada seçimleri kendimiz yapıyoruz. Allah bizim neye inanıp inanmayacağımızı önceden yazmış değil. Varlığına inanacağımız sistemleri delilleri göstermiş ve insanları özgür iradeleriyle seçim yapmaları için serbest bırakmış. Nobel ödüllü fizik profesörü de olsan kırsal kesimde yaşayan okuma yazma bilmeyen biri de olsan herkes Allah’ı yarattıklarıyla görebilir. Seçim bize aittir. Kimisi evreni, yerçekiminin kendisi var etti diye bir sonuca varır kimi de bu kadar tesadüf olmaz bir Yaratan olmalı der çünkü herkse özgür iradeleriyle serbest bırakılmış. Tabi unutmamak gerekir ki inanmak da diğer tüm şeyler gibi bir gayret gerektiriyor. O yüzden giriş bölümünde okumanın çok önemli olduğuna vurgu yaptım ama gel gör ki genelde insanlar islamın doğrularını anlatanları dinlemeden, okumadan tartışma azminde, yanlışları ortaya çıkanları dinlemeyelim, okumayalım ama durmadan doğru zannettiğimiz fikirleri birbirimize anlatalım.

Allah Yıldızları Neden Yaratmış?

Allah basiret sahipleri için anlama ve kavrama araçları olduğundan bahsediyor. Bunlar bizden çok uzak şeyler değil hatta her gün önünden geçtiğimiz, kanıksadığımız, zamanla artık düşünmez olduğumuz şeyler. Ayetlere bakarsak bu anlama ve kavrama araçlarını da görürüz. Bu gibi ayetleri okuyunca ne düşüneceksin, evrim mi diyeceksin, yoksa zihninde Allah’ın yarattığına dair bir düşünce oluşacak mı?

Ankebut
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

44. Allah gökleri ve yeryüzünü, gerçek ile/her şeyi yerli yerince düzenleyerek yaratmıştır. Şüphesiz bunda gerçeklere inananlar için bir işâret vardır.

45. Hiç Şüphesiz, tohumu ve çekirdeği yarıp çıkaran Allah’tır. Cansızdan canlıyı, canlıdan da cansızı oluşturur. İşte Allah budur! O halde nasıl çevriliyorsunuz?

96. O, karanlığı yarıp sabahı ortaya çıkarandır. Geceyi bir dinlenme zamanı kılmıştır. Güneş’i ve Ay’ı bir zaman ölçüsü kıldı. İşte bu; üstün olan, bilen Allah’ın ölçüsüdür/takdiridir.

97. Sizin için yıldızları, karada ve denizde geceleri onlarla yolu bulmanız için var etmiştir. Gerçekten Biz ayetleri, bilen bir toplum için geniş geniş açıkladık.

Rabbinizden basiretler (anlama ve kavrama araçları) gelmiştir ayetinde geçtiği üzere üstteki ayeti biraz düşün, yıldızları yön bulmak için var ettiğini söylüyor. Vikipedia’dan pusulanın tarihçesiyle ilgili bir paragraf aldım.

İlk pusulalar mıknatıs taşı kullanarak üretilmiştir. İlk olarak denizciler; küçük bir parça mıknatıs taşını bir çöp üzerine koyup suya bıraktıklarında, çöpün Dünya'nın manyetik alan çizgileriyle aynı hizaya gelip, bir ucunun Kutup Yıldızı'nı gösterdiğini keşfettiler.[1] Bu keşfi hemen bir ikincisi takip etti. Mıknatıs taşına uzun süre temas ettirilen demir veya çelik bir iğne de kuzey-güney istikametinde hizaya geliyordu.[1]

Pusula 12. yüzyılda muhtemelen Çinli ve Avrupalı denizciler tarafından ayrı ayrı keşfedilmiştir.[1] Bir başka teoriye göre ise önce Çinliler tarafından keşfedilip, Araplar vasıtasıyla Avrupa medeniyetine ulaşmıştır.[kaynak belirtilmeli]Fransa'da pusuladan ilk olarak 1200'de söz edilmeye başlandı. Bunu, 1207'de İngiltere ve 1213'te İzlanda izledi. O zamanlar pusulanın ilkel bir yapısı vardı. İlk önemli gelişmeyi gerçekleştiren Pierre de Maricourt oldu (1269). İğneyi bir mile geçirdikten sonra, bunu bir yanı saydam ve derecelenmiş bir kutunun içine yerleştirdi.

İlk paragrafa bakarsan dünyanın manyetik alanı ve pusulanın kutup yıldızını göstermesi için ne düşüneceksin? Kutup yıldızı dünyanın ekseniyle hemen hemen aynı doğrultudaymış dolayısıyla diğer gök cisimleri gibi gün içinde yer değiştirmezmiş hep kuzeyi gösterirmiş. Diğer takım yıldızları yerlerini düşününce bunu rastgele dağılmış yıldız grupları mı diyeceksin yoksa bir sistem olmalı mı diyeceksin? Tabi bunun için kitaplar okumak gerekiyor ki yaşadığımız bu evrenin rastgele bir düzen olmadığını görebilesin. Şimdi kuzeyde gün içinde yeri değişmeyen bir yıldızın orada olması ve dünyanın manyetik alanı pusula görevi yapan her nesneyi bu yıldızı göstermesi de bir tesadüftür dediğin zaman Allah’tan gelen anlama ve kavrama araçlarını görmezden gelmiş olursun. Yukarıda ki sizin için yıldızları, karada ve denizde geceleri onlarla yolu bulmanız için var etmiştir. Gerçekten Biz ayetleri, bilen bir toplum için geniş geniş açıkladık ayetinde ki yıldızların yön bulunması için var olduğunu söyleyen ifadeyle doğada kampçıların, kaşiflerin, denizde gemilerde bunların kullanıldığını görünce biraz düşünmek gerekir. Böyle bir ayeti gören hemen sihirli bir şekilde Allah’ın varlığına inanıp yarattığı bu düzene ikna olmuyor. Bu basiret sahipleri için anlama ve kavrama araçlarından biri. Bunun gibi Allah’ın var olduğunu düşünebileceğin hem Kur'an'da hem de bunların doğada karşılıkları olan pek çok ayet var. Önemli olan bunları okurken görmezden gelmemek. Ben bunları okurken ilk başta bunun gibi birkaç şey vardı ama zamanla okudukça araştırdıkça bunlar arttı. Bir sürü örneğim oldu. Bunları bir kaçını ele alsam tesadüfi desem kendimi kandırır gibi olmaya başladım. Çünkü hepsini beraber düşündüğüm de hepsine birden nasıl tesadüfî rastgele diyeceğim? Üstelik yukarıdaki basiret sahiplerinin Allah’ı kavraması yarattıklarını inceleyerek olur mealindeki ayeti de görmüşken zamanla öğrendiğim her yeni şey anlama ve kavrama aracı olduğuna ikna olurken bunları nasıl görmezden gelebilirm? Yukarıdaki ayetlerin devamı;

Enam
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

98. O ki, sizi bir tek nefisten/döllenmiş yumurtadan inşa etti. Sizin için bir kalış yeri ve bir de emanet olarak konuluş yeri vardır. Gerçekten Biz ayetleri; anlayan bir toplum için geniş geniş açıkladık.

99. Ve O, gökyüzünden su indirdi. Onunla herşeyin bitkisini bitirdik. Ondan da bir yeşillik çıkardık. Ondan da birbiri üzerine binmiş taneler türetiyoruz. Ve hurma ağacının tomurcuğundan sarkan salkımlar, üzüm bağları, zeytin ve nar bahçeleri çıkardık. Kimi birbirine benzer, kimi de benzer değildir. Mahsul verdiği ve olgunlaştığı zaman onların meyvesine bir bakın! Şüphesiz, bu size gösterilenlerde; inanan bir toplum için işâretler vardır.

Altı çizili cümleye dikkat edersen Allah’ın doğada ve Kur'an'da yazanlarda bir bütünlük, örtüşme olduğunu söylediğini fark etmeye başlarsın. Bu ayetlerin üzerine Allah’a eş koşanlara, ortak yakıştıranlara Allah alttaki ayetleri gösteriyor, İnsanlara diyor ki “etrafınıza bakın gördüğünüz şeylerde akıllarınızı kullanırsanız Allah’ı kavrama araçları var ama eğer görmezden gelirseniz veya Allah’a ortaklar, eşler icad ederseniz bunu fark edemezsiniz, peygamber sizin bekçiniz değil, bunları zorla anlatacak, gösterecek de değil, görürseniz kendi lehinize görmezden gelirseniz kendi aleyhinize.”

Basiret Sahipleri İçin Allah'ı Fark Edebilecekleri Ayetler

Enam
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

100. Cinleri Allah’a ortak koştular. Halbuki O, onları yaratmıştır. Bilgisizce O’na oğullar ve kızlar yakıştırdılar! O; hiçbir kusuru, eksiği olmayandır; onların nitelendirdiği şeylerden münezzehtir/yücedir!

101. Gökleri ve yeryüzünü, bir örnek olmaksızın yoktan var edendir! O’nun nasıl çocuğu olabilir ki? O’nun bir eşi de yoktur. Her şeyi O yaratmıştır. O, her şeyi bilendir.

102. İşte Rabbiniz Allah budur! O’ndan başka İlâh yoktur. Herşeyin yaratıcısıdır. Öyleyse O’na kulluk edin. Ve O, herşeyin üzerine vekildir.

103. Gözler O’nu idrak edemez; halbuki O, gözleri idrak eder/görür. O latiftir, her şeyi haber alandır.

104. Doğrusu size, Rabbinizden basiretler (anlama ve kavrama araçları) gelmiştir! Artık kim görürse, yararı kendisinedir. Kim de (gerçeği görmekten kaçınırsa) körelirse kendi aleyhinedir. Ve: “Ben sizin bekçiniz/koruyucunuz değilim” (de).

105. İşte böylece; ayetleri çevire çevire açıklıyoruz. Sana (onlara ayetleri okurken): “Sen bunların dersini almışsın” diyorlar. Oysa Biz öğrenmek isteyen bir toplum için, herkesin anlayacağı şekilde ayrıntılı olarak açıklıyoruz! 106.Rabbinden sana vahyedilene uy (gereğini yerine getir!) O’ndan başka İlâh yoktur. Ortak koşanlardan yüz çevir!

Başka bir örnek

Rum
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

20. Sizi topraktan yaratması da O’nun ayetlerindendir. Sonra da siz yayılan birer insan oluverdiniz!

21. Nefislerinizden/karşı cinslerinizden size, kendileriyle huzur bulmanız için eşler yaratması, aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, iyi düşünen bir toplum için işâretler vardır.

22. Göklerin ve yeryüzünün yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı oluşu da, O’nun bir alâmeti/işâretlerindendir. Şüphesiz bunda, bilenler için dersler/ayetler vardır.

23. Geceleyin uyumanız ve gündüzün O’nun lütfundan nasip aramanız da, O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, işiten bir toplum için ayetler/dersler vardır.

24. Şimşeği size korkutarak ve umut vererek göstermesi de O’nun bir işâreti/ayetlerindendir. Gökyüzünden bir su indirerek, onunla ölümünün ardından yeryüzünü diriltmesi de, O’nun alâmeti/ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, aklını kullanan bir toplum için ibretler vardır.

25. Göğün ve yerin kanunları da O’nun ayetlerindendir. Sonra sizi yerden bir tek çağırışla çağırdığı zaman, hemen çıkıverirsiniz!

26. Göklerde ve yeryüzünde kim varsa, O’nundur. Hepsi O’na boyun eğerler.

27. (Bütün hayatı) ilk olarak yaratan, sonra onu yeniden vücuda getiren (sürekli hayat veren) O’dur. Bu, O’na göre pek kolaydır. Göklerde ve yeryüzünde en yüce şan O’nundur. O üstündür, hikmet sahibi[bilim ve bilim dallarına muktedîr]dir.

28. O size kendinizden bir misâl verdi: Hiç (sizin yönetiminize verilen) esirlerinizden, yarattığımız rızıklarda sizinle eşit haklara sahip olan ve kendilerinden çekindiğiniz ortaklarınız var mı? İşte Biz, aklını kullanan bir toplum için ayetleri açıklıyoruz.

29. Hayır, zulmedenler bilgisizce kendi tutkularına uydular! Allah’ın (düzelmek istemediği için) sapıklığında bıraktığını, kim doğru yola iletebilir? Onların hiçbir yardımcıları da yoktur.

30. O halde sen, Allah’ı birleyen olarak yüzünü dosdoğru bu dine çevir, Allah’ın fıtratına (sünnetine/tabiat kanununa), insanları ona (bir ilme) göre yarattığı o fıtrata/kanuna... Allah’ın tabiat kanununda hiçbir değişiklik olmaz! İşte, dosdoğru din budur! Fakat insanların birçoğu bilmiyor.

31. Gönülden bağlılar olarak, O’na yönelenler olun. O’na sığınarak korunun. Namazı kılın ve müşriklerden/O’na ortak koşanlardan olmayın!

Rad
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

1. Elif, Lam, Mim, Ra. İşte bunlar Kitabın âyetleridir. Sana Rabbinden indirilen gerçektir, fakat insanların birçoğu inanmıyorlar.

2. Allah gökleri, gördüğünüz herhangi bir direk olmadan yükselten, sonra Arş dahil tüm kâinata kanunlarını koyan, Güneş’i ve Ay’ı buyruğu altına alandır. Bunların hepsi belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. O, her işi (hakkıyla) düzenler, yürütür; âyetleri ayrı ayrı açıklar ki, Rabbinizin huzuruna kavuşacağınıza kesin olarak inanasınız.

3. O; yeri yayıp döşeyen, orada dağlar, nehirler meydana getiren, orada her türlü meyveden (erkekli-dişili) iki eş yaratandır. O geceyi gündüze bürüyor. Şüphesiz bunlarda düşünen bir kavim için deliller vardır.

4. Yeryüzünde birbirine komşu kara parçaları, üzüm bağları, ekinler; bir kökten çıkan çok gövdeliVe tek gövdeli hurma ağaçları vardır ki, hepsi aynı su ile sulanır. Ama biz ürünleri konusunda, bir kısmını bir kısmına üstün kılıyoruz. Şüphesiz bunda, aklını kullanan bir kavim için deliller vardır.

5. EĞER şaşacaksan asıl şaşılacak olan onların; “Biz toprak olunca, yeniden mi yaratılacakmışız?” demeleridir. İşte bunlar Rablerini inkâr edenlerdir. İşte onlar boyunlarına demir halkalar vurulanlardır Ve işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır.

Bakara
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

164. Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında; gece ile gündüzün birbirini takip edişinde, insanlara menfaat veren şeyle akıp giden gemilerde, Allah’ın gökten indirip de onunla ölü toprağı diriltip orada her türlü/her çeşit mahlukatı/canlıyı yaymasında, rüzgarları evirip çevirmesinde ve gökle yer arasında emre hazır bekleyen bulutta, akıllarını çalıştıran bir toplum için deliller vardır.

Ali imran
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

190. Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde, aklını düzgün kullananlar için elbette ibretler vardır.

Mülk
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

1. Mutlak iktidar (Kainatın imparatorluğu), kendi elinde (kudretinde) bulunan ne yücedir!O, her şeye kadirdir/gücü yetendir.

2. O ki, hanginizin daha iyi iş/amel yapacağını açığa çıkarmak (ve yaptıklarınızın karşılığını vermek) için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, çok bağışlayandır.

3. O ki,yedi kat gökleri yaratmıştır. Rahmân’ın yaratışında bir aksaklık göremezsin. Gözünü (çevrene-etrafına) çevir de bak, bir bozukluk/çatlak görüyor musun?

4. Sonra, gözünü tekrar tekrar çevir (bak); göz sana geri döner, bitkin ve ümitsiz bir halde!

İnsanların çoğu Kur'an'ı vahyolunan dönemde mevcut hayatı düzenlemeye yönelik bir kitap olduğunu düşünüyor. Kur'an'a ilgi göstermemelerinin sebeplerinden biri büyük oranda bu. "O dönem kız çocukları gömülüyordu, kanun düzen yoktu, bu kitap o dönemde bir düzen sağlamış ama bu gün bu kitaba ihtiyaç yoktur çünkü yaşadığımız bu dönem her açısdan o dönemden çok daha iyi şartlarda" diye düşünüyorlar. Halbuki Kur'an' o dönem olduğu gibi şimdi olduğu ve daha ileride olacağı gibi Allah’ı kavrayabilmek için yol gösteren tek kitaptır. Çünkü bu düzen değişmeyecek, ne yer çekimi kanıunu değişecek ne de mesela ortaokulda anlatılan dünyada ki suyun dolaşımı gibi sistemler değişmeyecek. Ben bu resme baktığımda bir düzen görüyorum, sen ne görüyorsun?

dünyadaki suyun döngüsü

Bundan 200 sene sonrada eğer yeryüzünde su bitmezse su böyle devir daim edecek. İnsanlar kız çocuklarının öldürüldüğü dönemde bir düzen sağlamış dediği kitap asırlardır hep aynı şeklde sesleniyormuş bize, ben bunu sonradan fark ettim. Kısaca doğaya bak, aklını kullan, biraz düşün, bir düzen var, o düzenin sahibi Benim diyen bir yaratıcı kuvvet sesleniyormuş bize. İnsanların yaptığı ise her gün gördüğümüz bu olayları görmezden gelmek ve hatta yüz çevirmek. Şu ayetlere bak;

Kaf
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

6. Üstlerindeki göğe bakmadılar mı? Onu nasıl bina ettik ve süsledik? Onun hiçbir çatlağı yok!

7. Yeryüzünü uzatıp yaymışız, ona ağır baskılar/dağlar oturtmuşuz. Orada her türden göz alıcı nice çiftler bitirmişiz!

8. (Bütün bunlar) içten yönelen, her bir kulun basireti/ileriyi düşünebilmesi ve ibret alması içindir.

Bir sonraki bölüm Doğrusu size, Rabbinizden basiretler (anlama ve kavrama araçları) gelmiştir! Artık kim görürse, yararı kendisinedir. Kim de (gerçeği görmekten kaçınırsa) körelirse kendi aleyhinedir. Ve: “Ben sizin bekçiniz/koruyucunuz değilim” (de) ayeti doğrultusunda Kur'an'ın insan yazması bir kitap olamayacağının en büyük delillerini göstereceğim Artık kim görürse, yararı kendisinedir. Kim de (gerçeği görmekten kaçınırsa) körelirse kendi aleyhinedir.