Kuran-ı Kerimin İnsan Yazması Olmadığını Hakkında Açıklama


Benim bu bölümün alt kısmında gösterdiğim Genişleyen Evren, Big Bang, ana rahmindeki çocuğun gelişim aşamaları vs gibi konular, "bilim bunları ispat etti bak Kur'an-ı Kerim'de de var, o yüzden Kur'an-ı Kerim Allah'ın kitabıdır" şeklinde bir sonuç değildir. Ben tam tersi olduğumu düşünüyorum. Bunlar, Kur'an-ı Kerim'de böyle yazdığı için bilim bunların böyle olduğunu tespit etmek zorundadır. Ama rahminde bir çocuğun gelişim aşamaları Kur'an-ı Kerim'de nasıl yazıyorsa doktorlar, bilim adamları görüntüleme teknikleriyle bunun incelediğinde aynı ayette yazdığı gibi olduğunu görürler, farklı bir şey görmeleri mümkün değildir.

Ölümsüzlük Bulunabilir Mi?

İnsanoğlu bin yıllardır ölümsüzlüğü arıyor. Bugün bilim teknik ileride olduğu için bu konuda her zamankinden daha fazla araştırma yapılan dönemdeyiz. İnsan ve bazı hayvanların gen haritaları çıkarıldı. Hangi gen ne işe yarıyor bunun üzerinde çalışılıyor. Yaşlandırmayı durduracak ve hasta olmamayı sağlayacak gelenler aranıyor ama hiçbir zaman ölümsüzlüğü bulamayacaklar çünkü Vakıa suresinde Allah ölümü takdir ettiğini ve önüne kimsenin geçemeyeceğini söylüyor.

Vakıa

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.

60,61. Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden yaratmak üzere aranızda ölümü biz takdir ettik. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez.

62. Ant olsun, birinci yaratılışı(nızı) biliyorsunuz. O hâlde düşünseniz ya!

Zaten bizim inancımızın temelinde bu dünyanın bitip başka bir dünyanın başlaması var. Ölümsüzlüğün bulunma ihtimali sıfırdır. Bunu söyleyen bu düzeni kuran zattır.

Dağlar Deprem Olmasın Diye Mi Var?

Bahsettiğim şey bu. Ayetler ne yazıyorsa bilim ancak onu bulabilir veya ayetin önüne geçemez. Dolayısıyla bilim adamlarına yol gösterecek kitap Kur'an'dır. Buradaki sıkıntı meallerdeki tercüme hatalarından kaynaklanıyor. "Depremler olmasın diye dağları yarattık" diye tercüme edilen ayetler var. Jeologlar diyor ki "dağların olduğu yerde deprem olur." Bu ayetlerde aslında "deprem" kelimesi yok. Depremler zelzele/ زلزلة kökünden gelen kelimelerle ifade ediliyor. Dağları anlatan bu ayetlerde zelzele kelimesi geçmiyor. Bu ayetlerde geçen kelime مِيدَ = meyd, gidip gelme, sallanma anlamlarına geliyor. Nahl on beşinci ayet şöyle; Sizi kaydırıp batırmasın diye yerin içine sabitleyen (oturaklı) dağlar yerleştirdi. Dağlar toprak parçalarını nasıl kaydırıp batırmıyor? Bu konuda jeologların henüz bir açıklaması yok. Bir gün bir jeolog bu ayetin bildirdiği şekilde, dağlar toprak parçalarını nasıl kaydırıp batırmıyor diye bir açıklamayı mutlaka yapacaktır.

Madem Kur'an'da Var Müslümanlar Neden Keşfetmedi?

Müslümanlar 8. yy ile 13. yy arasında matematikten astronomiye, eczacılıktan tıbba kadar pek çok konuda çalışmalar yaptı. Bunu yapabilmeleri Yunan felsefecilerinin, bilim adamlarının eserlerinin Arapça'ya tercüme edilmesi ile oldu. Müslüman bilim adamları bu kitapları okuyup pek çok yeni bilgi ürettiler. Sonra bu kitaplar tüccarlar vasıtası ile Avrupa'ya geldi. Latinceye, Avrupa dillerine tercüme edildi. Fakat kitapları yazanların kim olduğu tercüme edilmedi. Bu sefer bilim kaldığı yerden Avrupa'da gelişmeye devam etti. Reform ve Rönesans yaşandı. Teknikte ilerlemeler oldu. Teleskop icat edildi. Biruni'nin ya da Ali Kuşçu'nun elinde teleskop vardı da red shift dedikleri kırmızı kayma olayını göremedi mi? Bunu Edwin Hubble 1900'lerin başında, teleskopla gözlem yapabildiği için keşfedebildi. Hubble, uzaktaki galaksilerin ışık tayfının kırmızıya kaydığını keşfederek galaksilerin bizden uzaklaştığını fark etti. Bu, evrenin genişlediği anlamına geliyordu. Hatta Einstein evreni durağan düşünmenin yaptığı en büyük hata olduğunu söyledi. Hangi müslüman bilim adamının elinde Edwin Hubble'ın elindeki imkan vardı? Astronomiden tıbba her konu böyle. "Madem Kur'an'da var Müslümanlar neden keşfetmedi" demenin bir anlamı yoktur. Burada asıl önemli olan bu bilgiyi kim keşfederse keşfetsin ayetlerde yazdığından farklı bir şey keşfedemezdi. Kur'an-ı Kerim'de yaratılışla ilgili ayetler de bunun görülmesinden daha doğal bir şey yoktur. Bilim keşfettiği için değil, Kur'an-ı Kerim'de olduğu için bilim bunun böyle olduğunu gözlemledi. Ayet ne diyorsa onu gözlemler veya keşfedebiliriz.

Kur'an'ın Allah'tan Geldiğinin Delili Yine Kendisidir

Ben, Kur'an-ı Kerim'in Allah'tan geldiğinin delilinin bilimsel gelişmeler olduğunu düşünmüyorum ama bunlar inanma zorluğu çeken insanlara yardımcı olacak dikkat çekici argümanlar. Kur'an-ı Kerim'in Allah'tan geldiğinin delili kendisidir. Ateistler, felsefeciler buna çok itiraz ediyorlar; "bir şey kendisinin delili olmaz" diyorlar. Mantıktaki totoloji bu. Ben bunu iddia eden insanlara mesela şu anda bu sayfayı hangi cihazdan okuyorsa telefon tablet veya bilgisayar, "bunların delili nedir" diye sorsam ne cevap verirsin? Diyelim bu sayfayı telefondan okuyorsun. Elindekinin telefon olduğunun delili nedir? Sokakta insanlara sorsan "bana bu cihazın telefon olduğuna dair bir delil söyle" desen ne derler? Diyecekleri ilk şey, "onun telefon olduğunun ilk delili kendisidir. Eğer herhangi bir telefon numarasını arayabiliyorsan elindeki telefondur" olacaktır. Bunun üzerine sen "hayır bir şey kendi kendisinin delili olmaz, bana dışarıdan başka bir delil söyle" dersen ya şaka yaptığını ya da muhakeme zorluğu çektiğini düşüneceklerdir. Kur'an-ı Kerim de böyledir. Kur'an kendi kendisinin delilidir. Okuduğun zaman aklında "bu Allah'tan geliyor olmalı" fikri oluşur çünkü Allah insanı bu kıvamda yaratmıştır. Bak bu konuşan Allah, Ey İnsanlar! Bu Elçi, Rabbiniz'den size gerçek olanı getirdi; O’na inanıp güvenin; bu sizin hayrınıza olur. Ama ayetleri görmezlikten gelirseniz bilin ki göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Allah bilir, doğru kararlar verir. (Nisa 170)

Kur'an Allah'tan Geliyorsa Nasıl Bir Kitap Olmalı?

Ateistler veya deistler diyebilir ki "ben Allah'a da Kur'an'a da inanmıyorum ama sen Kur'an'ın Allah'tan geldiğini anlamam için Kur'an'ı okumam lazım diyorsun." Doğru öyle diyorum. Madem ortada Kur'an'ın Allah'tan geldiğine dair bir iddia var. Bunu okumadan, üzerinde düşünmeden nasıl değerlendireceksin? Bana sorsan, Kur’an’ı okurken Allah’tan geldiğini nasıl anlarım, nelere dikkat etmeliyim? Bir kaç maddeyle buna cevap verebilirim. Ben Kur’an’ı konularına göre kategorilere ayırdım. Bunu da http://allahbizdenneleristiyor.com'da yayımladım. Bunu yaptığım için, Kur’an nasıl bir kitaptır diye düşündüğümde aklıma bazı maddeler geliyor. Ayetleri konularına göre ayırırken şunları gördüm. Beraber düşünelim;

1 - Evreni ve canlıları Allah'ın yarattığına inanıyoruz veya inanmıyoruz fark etmez, eğer Kur'an Allah'tan geliyorsa o zaman Kur'an'da evrenin, ilk insanın, dünyanın, dünya üzerindeki yaşamın yaratılışını anlatan ayetleri görmeliyiz. Bu ayetlerle dış dünyada gördüğümüz doğa yasaları uyumlu olmalı.

2 - İnanalım veya inanmayalım, bu hayatı Allah yarattığını söylüyorsa o zaman gönderdiği kitapta bu açıklamaları görmemiz gerekir; Allah bizi, bu hayatı neden yarattı?

3 - Tek başımıza yaşamıyoruz. Bir toplumla beraber yaşıyoruz. O zaman Kur'an'da toplumsal düzenlemeler olan ayetler olmalı. Aynı şekilde, dünyada farklı toplumlar olduğuna göre uluslar arası düzenlemeler yapan ayetler de olmalı. Madem Allah toplumlar oluşturdu, bunların barış içinde yaşamasını sağlayacak ayetleri görmemiz gerekir.

4 - Kur'an Allah'tan geldiyse, Allah'ın bizden istedikleri yazıyorsa, doğrular ve yanlışlar nedir bunlar da yazmalı.

5 - Madem Allah gönderdiği kitapta doğruları, yanlışları ve bu dünyada neden var olduğumzu bildirdi o zaman bunları yapanların ne kazanacağı veya nasıl kaybedeceği de olmalı. Doğruyu yaparsak ne olacak yanlışı yaparsak ne olacak, bunlar olmalı. Yanlış ve doğru yapan bir karşılık görmeyecekse o zaman bunları bildirmenin bir anlamı olmaz. Tutarlı açıklamalar olmalı.

6 - Hayat bu dünya ile mi sınırlı yoksa başka bir hayat daha olacak mı bundan da bahsetmeli. Başka bir hayat daha olacaksa bunun nedeni, kimin neyle karşılaşacağı yazmalı.

7 - Allah'ı daha önce de kitaplar indirdiğine dair iddialar var. Musa'ya İsa'ya da kitap verdiği söyleniyor. Allah daha önce de kitaplar indirdiyse o zaman Kur'an'la o kitapların bir bağı olmalı. Benzer anlatımlar olmalı ki aynı Zat göndermiş diyebilelim. Allah gönderdiği bütün kitaplarda insanlara aynı veya çok benzer kurallar göndermiş olmalı. İbadetler mesela; her toplumda olmalı. Birinde namaz yok diğerinde oruç yok, böyle karmaşa değil, adil düzenlemeler olmalı.

8 - Allah daha önce de kitaplar gönderdiyse ve Kur'an'da bu bağlantı varsa o zaman Kur'an, kitap gönderilen o toplumlar hakkında bilgi vermeli ki bize ibret olsun.

9 - Kur'an'ı Allah gönderdiyse o zaman ayetleri nasıl anlamamız gerektiğini de Allah açıklamış olmalı.

10 - Kur’an Allah’tan geliyorsa o zaman Allah bu kitapta Kendisini tanıtmalı.

Bunlar benim internet sitelerimde bu konuyu ele alırken yazdığım maddeler. Daha da artırılabilir. Sen Allah'a Kur'an'a inanmasan da Kur'an'ın Allah'tan geldiğine dair buna benzer ayetler olmalı ve bu ayetlerdeki açıklamalar tutarlı olmalı. Öyle değil mi? Eğer gönderdiği kitapta bu ve benzeri maddeler olmazsa başka ne yazacak? Niçin yaratıldığımızı bilemeyeceksek Allah'ın kitap göndermesinin bir anlamı olmaz. Yazdığım maddeler çerçevesinde düşünürsek; böyle bir kurguyu bir insan yaparsa bu anlaşılır, bir yerlerde tutarsızlık olur. İnsan zekası her şeyi düşünemez ama Allah madem her şeyi biliyor, kendisine Alim sıfatı veriyor o zaman Kur'an'da insan yazmasına benzeyen tutarsızlıklar olmamalı. O zaman Kur'an'ın Allah'tan geldiğinin delilinin kendisi olduğunu görmen gerekir. Kur'an'ı okuduğunda bu çerçevede ayetler görürsen bunun Allah'tan gelmiş olduğunu değerlendirmen gerek. Bu konuda benim bu yazdıklarımı anında çürütecek mealler var. Bu sitede bu konuya da değindim; klasik meallerde çok fazla tercüme hatası var. Bunlar Kur'an'ın Allah'tan gelmiş olamayacağına delil gösteriliyor. İlgili sayfada bu yanlış tercümeleri gösterdim. Allah Dilediğini Saptırıp Dilediğini Hidayete Mi Erdirir?, Kafirlerin Kalpleri, Gözleri, Kulakları Mühürlü Müdür?

Allah'ın iki türlü ayeti var; birincisi yarattığı her şey ayettir, ikincisi yazı halinde indirdiği ayetler. Bu ikisi örtüşür. Doğaya bakan Allah'ın yarattığı ayetleri görür, Kur'an'ı okuyan da kendisine hitap edenin Allah olduğunu anlar. Richard Dawkins bile doğaya baktığında yaratıcı bir gücü hissettiğini söyledi. Olay bu zaten ama sonra bilimi Allah'ın yerine koyarak kafir ve müşrik oldu. İstersen videosunu gösterebilirim. Bunun ayrıntısına Kalu Bela sayfasından bakabilirsin. Kâlû Belâ - Allah'a Verilen Söz Nedir? Ruhlar Aleminde Allah'a Söz Verdik Mi?

Allah bizi özgür irade ile yarattığı için bunların üstünü örtüp, görmezden gelebilirsin. O zaman Richard Dawkins gibi kafir olursun. Kafir örten demektir. Al-i İmran yüz altıncı ayet şöyle; Bazı yüzlerin ak olacağı, bazı yüzlerin de kararacağı günde, yüzleri kararanlara şöyle denir: "Siz inandıktan sonra kâfir oldunuz, değil mi? Bu sözü hesap günü duymanın hiç bir faydası olmayacaktır.

Resuller Ayetleri Herkese Tebliğ Eder

Ben İslamla ilgili dört tane site yaptım. Üstte küçük menüde görebilirsin. Ateist olduğunu söyleyenler en az benim kadar hesap günün duydular. İstisnalar olabilir. Bir insan bir ayeti bir başkasına ekleme çıkarma yapmadan anlatsa o ayet kadar resul olur. Allah Maide doksan dokuzuncu ayette Elçiye düşen tebliğdir, o kadar diyor. Müslümanlar resul ve nebi farkını bilmediği için çoğu ayeti izah edemiyor. Ateistlerin itirazlarından biri olan ayet "biz her topluma peygamber gönderdik" mealindeki ayetlerdir. Ateistler "Türklere, İngilizlere, Almanlara, vs peygamber gelmedi" deyip Kur'an'ın Allah kelamı olamayacağını söylüyor. Bilmedikleri şey o ayetlerde geçen kelime peygamber değil resuldür. Kur'an'da peygamber kelimesi geçmez. Ya resul geçer ya nebi. Nebi kendisine kitap verilen kişidir. Resul ise ayeti tebliğ etmekle görevli kişidir. Her nebi resuldür ama resul nebi değildir. Ateistler hesap gününü, cenneti, cehennemi vs kendilerine bu konudaki ayetleri tebliğ eden insanlardan duydular. Alttaki ayetlerde bunu görebilirsin.

Zümer
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

68. Sura üfürülünce Allah’ın tercih ettikleri dışında göklerde ve yerde kim varsa ölecektir. Sonra ona bir daha üfürülünce hemen ayağa kalkıp anlamaya başlayacaklardır.

69. Yeryüzü Rabbinin ışığı ile parıldamış, (tüm yapılanların kayıtlı olduğu) kitap ortaya konmuş; peygamberler ve şahitler getirilmiş, aralarında adaletle hüküm verilmiştir. Onlar asla haksızlığa uğratılmazlar.

70. Herkese, yaptığının tam karşılığı verilmiştir. O, onların ne yaptıklarını daha iyi bilir.

71. İnkâr edenler bölük bölük cehenneme sürülürler! Nihayet oraya geldikleri zaman cehennemin kapıları açılır ve cehennemin bekçileri onlara derler ki:“Size içinizden elçiler gelmedi mi? Size Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugüne kavuşmanız hususunda sizi uyaran!” “Evet!” derler. “Lakin kâfirler (gerçekleri bildikleri halde gizleyenler), azabı hak ettiler.”

72. Denilir ki: “Cehennemin kapılarından girin. Orada (hiç ölmeden) sonsuz kalıcılar olarak!.. Kibirlenenlerin barınağı ne de kötüymüş!”

73. Rablerinden korkup sakınanlar da, zümreler halinde/bölük bölük cennete sevkedilirler! Sonunda oraya geldikleri zaman ve kapılar açıldığında cennetin bekçileri onlara: “Size selâm olsun! Tertemizsiniz! Haydi (hiç ölmeden) sonsuz kalıcılar olarak oraya girin!” derler.

Koyu yerde belirttiğim gibi herkese kendi içlerinden birileri ayetleri anlatır. Bunlar o ayet kadar resuldür. Gerçekleri bu dünyada görüp üstünü örtmemek lazım yoksa ahirette faturası ağır olur. Benim bu sitede yapmak istediği Kur'an'ın Allah'tan gelen bir kitap olduğunda şüpheleri olanlara bir nebze yardımcı olmak. Kur'an'da Big Bang'e, Genişleyen Evren'e ya da gök cisimlerinin yörüngelerine dair gördüğün ayetler bir insanın tahmini üzere yazılacak şeyler değildir. Buradan anlamaya başla; Kur'an Allah'tan geliyor. Ahirette gerçeği görmüş olmanın hiçbir faydası olmayacak. Gerçeği gören görür görmek istemeyen de yarın cehennemde alttaki ayetteki gibi konuşur. Üzücü ama gerçek.

Mülk

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.

6. Cehennem azabı, Rablerini inkâr edenler içindir. Ne kötü dönüş yeridir o!..

7. Oraya atıldıkları zaman, onun kaynarken çıkardığı korkunç homurtusunu işitirler;

8. neredeyse öfkesinden çatlayıp parçalanacak! Her bir güruh oraya atıldıkça, onun bekçileri onlara: “Size bir uyarıcı gelmedi mi?” diye sorarlar.

9. Derler ki: “Evet, tabi ki bize uyarıcı geldi ama biz yalanladık. Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz büyük bir sapıklık içindesiniz!” dedik.

10. Dediler ki: “Eğer dinleseydik veya aklımızı çalıştırsaydık çılgın ateşin halkı içinde olmazdık.”

11. Böylece, günahlarını itiraf ettiler. Çılgın ateşin halkı uzak olsun!